30 Eylül 2008 Salı

Cilt Gerdiren ve Sıkılaştıran Maskeler

Sıkılaştırmak İçin Yumurta Maskesi
Bir adet yumurtanın beyazını bembeyaz köpük olana kadar iyice çırpın. Göz ve dudak çevreniz dahil tüm cildinize elle veya bir parça pamuk yardımı ile sürün. Kuruyana kadar yaklaşık 10-15 dakika bekleyin ve cildinizi yumuşak bir şekilde durulayın. Oldukça zahmetsiz olan bu maskeyi düzenli olarak haftada iki defa uyguladığınızda pahalı sıkılaştırıcı kremlere boşa para harcadığınızı anlayacaksınız.

Cilde Ani Gerginlik Veren Maske
Eveeet 1 saat sonra önemli bir randevunuz var ve siz cildinizin ışıl ışıl, gergin görünmesini istiyorsunuz. İşte çaresi: 1 çay kaşığı yaş maya ve 1 çay kaşğı süt hepsi bu. İyice karıştırıp göz ve dudak çevreniz hariç yüzünüze sürün. Yarım saat sonra cildinizi bol ılık su ile durulayın. Bu sıkılaştırıcı maskeyi 20 li yaşlarınızdayken ayda bir defa, 30 lu yaşlarınızdayken ayda iki defa ve 40 lı yaşlarınızdayken haftada bir defa uygularsanız mayanın içeriğindeki yüksek protein sayesinde dokularınızın yenilenmesini ve ilerleyen yaşınıza rağmen cildinizin daha pürüzsüz bir görünüm almasını sağlamış olursunuz.

Balık Yağı ile Cildinizi Gençleştirin
Cildinizin sağlıklı ve genç bir görünüm kazanmasını istiyorsanız balık yağından vazgeçmeyi. Eczanelerden kolayca bulabileceğiniz balık yağı kapsüllerini kırarak içindeki yağı tüm cildinize yedirin. Bunu haftada bir defa uygulayın ve farkı fark edin.

Göz Altı Morlukları ve Kırışıklıklar İçin Hemoroid Kremi
Hemoroid kremi içeriğinde bira mayası bulunduğundan, Kozmetik tezgahlarındaki pahalı sıkılaştırıcı kremlerle aynı işi görüyor. Hem göz altındaki morlukları ve şişliklari alıyor hem de dokuların büzüşmesini sağlayarak cildin gerginleşmesine yardımcı oluyor.

Yüzü Nemlendirerek Güzellik Ve Canlılık Sağlayan Naneli Maske
Üç avuç nane yaprağının üzerine kaynar su dökülerek bir gün beklenir. Bir gün sonra süzülen iki fincan nane suyuna bir çay kaşığı menekşe yağı, bir çorba kaşığı kaymak ve bal ilâve edilir. Hazırlanan karışıma mısır unu ilâve edilerek krem kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Yüzü nemlendirerek ona güzellik ve canlılık sağlayan naneli maske, aynı zamanda koruyucu olarak ta ellere ve diğer uzuvlara tatbik edilir. Hazırlanan bu güzellik kremi şampuan olarak kullanıldığında da saçlara ayrı bir canlılık verir.

NOT: Cilde uygulanan yüz maskelerinin pek çoğu 15 ila 20 dakika uygulanır ve sıcak su ile yıkanıp uzaklaştırılıp ardından so­ğuk su ile durulanır. Maskeyi göz alanlarına uygulamayın. Her hangi bir maskeyi kullanmadan önce yüzünüz yıkanmalı veya krem ile temizlenmelidir.

Cilt Lekelerini Gidermek İçin Maskeler

Ciltteki Lekeleri ve Çilleri Gidermeye Yardımcı Maddeler
Yulaf Ezmesi

Yoğurt

Çilek

Çay Ağacı Yağı

Asilbent Tentürü (Benzoin)

Cildi Beyazlatmak İçin Doğal Krem
Bir adet misket limonunu sıkarak suyunu çıkarın ve içine iki çorba kaşığı bal ile 60 gram sade yoğurt ekleyip iyice karıştırın. Hazırladığınız karışımı lekeli bölgelere nazik bir şekilde masaj yaparak yedirin. Yarım saat bekledikten sonra teninizi bol ılık su ile durulayın. Bu karışımı haftada bir kez uygulamak yaşlanmış ciltte oluşan lekelenmeleri veya güneşin zararlı ışınlarından dolayı göğüs bölgesinde oluşan lekeleri gidermek için kullanabilirsiniz. * 1 misket limonunun suyunu, 2 çorba kaşığı balı ve 60gr. sade yoğurdukarıştırın. Her bir noktaya hassas şekilde masaj yaparak uygulayın. Ancak masajı hafifçe ve tahriiş etmeden yapmaya dikkat edin. Bu karışımı haftada ya da 2 haftada bir kez uygulayabilirsiniz.

Cildi Beyazlatmak ve Lekeleri Gidermek İçin Pirinç Suyu
Bir çay bardağı pirinci iki çay bardağı suyun içinde en az 3-4 saat bekletin ve suyunu süzün. Bu su ile cildinizi güzelce silin. Günde bir defa bu pirinç suyu ile cildinizi silerseniz on gün içinde cildinizin berraklaştığını, renginin açıldığını göreceksiniz. Not: Bir seferde hazırladığınız pirinç suyunu iki gün kullanabilirsiniz.

Sivilceler Ve Gözenekler İçin Akburçak Maskesi

Akburçak taneleri dövülerek un haline getirilir. Elde edilen un damıtılmış su ile yoğrulur. Yumurta sarısına, yarım fincan zeytin­yağı ve iki kaşık bal ilâve edilerek çırpılır. Çırpılan karışım burçak hamuru ile karıştırılarak krem kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Elde edilen krem, yüzdeki gözenekleri beslemede maske yapılarak yüz kısmına uygulanır. Bu kremin devamlı kullanılması halinde, yüzdeki sivilceleri gidermekte de etkin yararlar sağlar.

Saç Kırılması

Kırıklar,saçınızın üst derisi aşınınca ortaya çıkar. Miktarı ne olursa olsun, kendini yenilemez. Yapmanız gereken tek şey saçlarınızı dize getirmek veya kestirerek bir sonraki seferde daha iyi olacağına söz vermektir.

Nedense fön ve gündelik kullanılan saç kurutma makinesi katliamı gibi kırıklara neden olan alışkanlıklarından vazgeçmez.O zaman daha çok çaba göstermeli ve onlarla yaşamaya çabalamalıyız. Bunun için ne yapmalı mıyız? İşte uzmanlardan tavsiyeler:

Kırıkları Nasıl Önleyebilirsiniz:
• Saçlar ıslakken daha narin ve hassas olduğu için taramayın.

• Geniş dişli tarak kullanın.

• Üstten saç uçlarına doğru yumuşak kıllı tarakla tarayın.

• Kurutma makinelerinin ve ütünün şiddetli sıcaklığı da kırıklara neden olan etkenlerdendir.

• İpek ve saten yastık kullanın.Çünkü bu yastıklar saç düğümlenmesini ve kırılmasını azaltır.

• Saçınızı açtıracak veya boyatacaksanız dikkatli olmalısınız çünkü her türlü kimyasal maddeler saçınızı güçsüzleştirir ve kırılmaya eğilim yaratır.

• Perma ve boyama gibi kimyasal uygulamalar arasından en az iki hafta geçmelidir.Diğer türlü saçlarınız çok yıpranabilir.

New York’un saç stilisti Les Havert, saç besleyicisini uygulamanızı ve plastik bir şapkayla saçınızı sarmanızı (nemli ve sıcak havlu da olabilir) ve on dakika bekletmenizi daha sonra da buzlu ve limonlu suyla yıkamanızı öneriyor.

Mamsey Brown stilisti Lacey Dagenois,her altı veya sekiz ayda bir saçların uçlarından alınmasını öneriyor ve ekliyor. Saçlarınızın uzamasını istiyorsanız kırıklarınızı aldırmalısınız.

Saç Bakımı İçin Doğal Maskeler

ÖNEMLİ NOT: Saçlarınıza uyguladığınız maskelerdeki zeytinyağı, yumurta gibi malzemelerden saçınızı arındırmak için maskeden sonra aşırı şampuan ve sabun sürmeyin. Aksi taktirde uyguladığınız saç bakımının etkisi kalmaz. Bunun yerine maskeden sonra saçınızı bol su ile durulayıp o gece saçınıza ince bir tülbent bağlayıp yatın. Ancak bir gün sonra şampuanla yıkayın.

Evinizde kolayca hazırlayabileceğiniz maskelerle düzenli olarak saç bakımı yaparsanız sağlıklı ve pırıl pırıl parlayan saçlara sahip olabilirsiniz. (En azından bu maskeleri haftada bir kez yapmaya çalışın.)

Normal Saçlar İçin Saç Bakım Toniği
Bir fincan zeytin yağının içine içine birer çorba kaşığı biberiye yağı, deniz tuzu ve elma sirkesi katıp iyice karıştırın. Daha sonra karışıma bir tatlı kaşığı kuru toz hamur mayası ilave edip tekrar karıştırın. Bu karışımı saç diplerinize masaj yaparak iyice sürün ve mutfağınızda kullandığınız streç film ile saçınızı sarın. Onun üzerine de sıcak havluyu sarın yaklaşık iki saat kadar bekledikten sonra saçınızı bol su ile durulayın.

Yağlı Saçlar İçin Saç Bakımı

Biraz biberiye bitkisi ve biraz kekiği birbuçuk su bardağı kaynar suda çay demler gibi demleyin. Bir süre dinlendirdikten sonra süzün. Daha sonra bu karışımı temiz saç diplerinize iyice yedirerek sürün ve saçlarınızı kendiliğinden kurutun. (Durulama ve yıkama yapmayın.)
Saç Dökülmesi İçin Saç Bakım Maskesi
Bir çorba kaşığı öğütülmüş çörek otuna iki çorba kaşığı susam yağı, bir tutam defne yaprağı koyup iyice karıştırın ve bir saat bekletin. Saçlarınıza masaj yaparak dipleriyle birlikte sürün. Saçınıza sıcak bir havlu sarıp yaklaşık iki saat bekletin ve bol su ile durulayın.

Saç Dökülmesi İçin Saç Bakım Maskesi 2
1 çay bardağı zeytinyağının içine bir tane çubuk şeklinde tarçın, bir çay kaşığı kıyılmış dere otu, bir tatlı kaşığı biberiye yağı ve bir tatlı kaşığı kuru toz maya karıştırın. Karışımı saçınıza sürüp yaklaşık iki saat bekleyin ve bol su ile saçlarınızı durulayın.

Saç Sorunları - Saçlarda Parlaklık Kaybı

Saç, gün boyu, kireç, sigara dumanı, yağmur ve hava kirliliği yüzünden tozlanıp kirlenir. Bir de bunlara uzun süreli güneşlenme, sıcak kurutma, perma ve boya gibi etkenler eklenince saçın yapısında değişiklikler oluşmaya başlar. Su ve saçın koruyucu doğal yağ tabakası yetersizleşir.

Korunma sız kalan saç parlaklığını kaybeder ve donuklaşır. Saçınıza eski parlaklığını kazandırmak, ışığı daha iyi yansıtmasını sağlamak için özel bir program uygulamanız gerekir. Ne yapmalı? Öncelikle, saçınızı gün boyu birikmiş kirden arındırmak için köklerden uçlara doğru iyice fırçalayın. Daha sonra, saç tipinize uygun bir şampuanla yıkayın.

Böylece saçınızdaki kireç ve kirlilik yok olacak, saç telleriniz kayganlaşacak, saçınız parlamaya başlayacaktır. Şampuandan sonra saç telleriniz parmaklarınızın arasında gıcırdayana dek ılık su ile durulayın. Durulamanın sonunda, saçınıza soğuk su tutun. Soğuk su, saç tellerinize canlılık ve dirilik verecektir.

Saçınızı derinlemesine tazelemek ve parlaklığına kavuşturmak için haftada bir kez parlaklık verici özel bir maske uygulayın. Daha parlak bir görünüm istiyorsanız, saçınızı kurutup şekillendirdikten sonra parlatıcı bir sprey sıkın.

Etkileyici ve sağlıklı saçlara kavuşmak için bilmeniz gerekenler.

1. Çok kuru saçlar
Şampuanı sadece ellerinizle, ıslak saçın diplerine dağıtın ve hafifçe yedirin. Durularken incelerek saçın içinden akacak olan şampuan, saçları temizlemek için yeterlidir. Böylece saçlarınızın biraz daha kurumasını önlemiş olursunuz.

2. Normal saçlar
Şampuanı dairesel hareketlerle saça yedirin, hemen ardından iyice durulayın. Eğer başınızda şampuan artığı kalırsa, saçlarınız matlaşır ve kurur. Kural şu: Şampuanlamak için harcadığınız sürenin üç misli süreyi durulamak için kullanın. Saçlarınızın durulandıktan sonra gıcırdar gibi olması gerekiyor.

3. İkisi bir arada
Bu ürünler hem yıkar hem de bakım yapar. Pratiktir ama her gün kullanılmaya uygun değillerdir. Çünkü bu ürünlerin çoğunda silikon yağı vardır. Önce saçları yumuşak yaparlar. Fakat uzun vadede saç tellerinin yüzeyinde birikerek, saçı ağırlaştırabilirler. Haftada sadece 1 kez kullanın.

4. Ilık su ile durulayın
Kaşmir kazağınızı sıcak suyla tıkayamazsınız. Saçlarımız da aynı derecede hassas olduklarından, çok sıcak suyu sevmezler. Ilık su, saçların zarar görmemesi için idealdir. Hatta başarabilenler, saçlarını soğuk su ile yıkamalıdır. Soğuk su, saçlara mükemmel bir parlaklık verir.

5. En iyi fön stratejisi
Saçları yıkadıktan sonra dikkatle ayırın. Isıtılmış bir havluyla önden kurutun. Fön makinesini en düşük ayara getirip, saçları çok fazla karıştırmadan tam kuruyana kadar fönleyin: sonra fönü daha yüksek ısıya getirip, yuvarlak bir fırçayla şekillendirme işine girişin. Fön makinesini saçınızdan en az 15 santim uzak tutun.

6. Nazik olun
Islak saçlar, hafifçe şişmişlerdir. Dolayısıyla çabuk kırılabilirler. Taramak için ayrık dişli, mümkünse kauçuk veya ahşaptan, el yapımı bir tarak kullanın (Cinsi üstünde yazar. ) Ucuz plastik tarakları tercih etmeyin.

7. Çok mu streslisiniz?
Saçlarınızı yıkarken başınıza masaj yaparsanız, mutluluk hormonlarınızı aktive edersiniz. Parmak uçları ile daireler çizerek, şakaklardan saç diplerine doğru masaj yapın. Oradan tekrar kulaklara doğru inin. Sonra ensenize doğru devam edin. Bunları yaparken derin derin nefes alıp verin.

8. Ön yargıları unutun

Yağlı saçların her gün yıkandıkları zaman daha çabuk yağlandıklarıyla ilgili masalları unutun. Eğer kendinizi daha bakımlı hissedecekseniz, her gün duş alabilirsiniz. Önemli olan, yumuşak bir şampuan kullanmanız. Şampuanı saçınızda bekletmeyin ve hemen yıkayın. İnce mi yoksa asi mi? Kürleri en etkin nasıl kullanacaksınız?

9. Saç kremi
Kremi özellikle saçın aşağı sarkan kısımlarına ve uçlarına sürün. Saç diplerindeki ilk 3 santime gelmemesini sağlayın. Diplerde çıkan yeni saçların ek bir bakınma ihtiyacı yoktur.

10. Çok ince saçlar
İnce telli saçlar, yağlı ürünleri kaldıramazlar. En iyisi, nemli (veya kuru) saçlara nemlendirici sprey sıkmaktır. Sprey, statik elektrik oluşmasını ve saç tellerinin ‘uçuşmasını� engeller.

11. Tatilde bakım
Tatildeyken saçlarınız şekle girmiyorsa, bu durum bulunduğunuz yerdeki suyun içerdiği mineral oranından kaynaklanıyor olabilir. Çözüm için saçlarınızı yıkadıktan sonra içme suyu ile durulayın.

12. Koruma ve tamir:
Omega-6 yap asitleri gibi lipit ve seramit içeren ürünler, saçların kırılmasını önler. Çünkü bu maddeler, saç lifleri içindeki çatlakları doldururlar ve fönden gelen sıcağa karşı korurlar.
Saç kürleri yumuşacık yapar. Ama hangisini kullanmalı?

13. İnce telli saçlara kür uygulamak
Yoğun kür, ince telli saçları aşırı derecede yorabilir. Fakat yine de ara sıra böyle ekstra bir bakım uygulayabilirsiniz. Çözümü: Kürü saça, yıkamadan önce yedirin ve 10 dakika beklettikten sonra bildiğiniz şekilde saçlarınızı şampuanlayın.

14. Saç maskeleri
Maskeler, özellikle sıcak ortamlarda saça daha iyi nüfuz ederler. En ideali, kür maskesini, havluyla nemini aldığınız saçınıza, ince demetler halinde sürerek yedirin. Sonra saçınızı sıcak fönle ısıtın ve başınızı alüminyum bir folyoyla sarın, üstüne de ısıtılmış bir havlu dolayın. En az yarım saat etki etmesini bekleyin. Çok etkili bir başka yöntem de, buharlı ortamda saç maskesi uygulamaktır (yine aynı şekilde havlu altında)

15. Sarı, kızıl ya da kahve
Boyanın ömrünü özel bakım ürünleriyle uzatabilirsiniz. Yıkama sırasında, bakım kürlerinde ya da şekillendirici ürünlerde bulunan maddeler sayesinde saçlardaki renk pigmentleri tazelenir.

16. Çabuk kür uygulamak için
Saçınız uzunsa ve kürler çok vakit alıyorsa, artık dert değil! İnci proteini içeren çabuk kürleri uyguladığınızda saçınızı yıkamanıza gerek yok. Saçlarınızı ipek gibi parlak yapıyor.

17. Doğuştan güçlü ve kalın telli saçlar
Bu tip saçlar şekil aldıklarında adeta rüya gibidir. Fakat şekil almak istemezler ve asidirler. Doğru stratejiyle onları hükmünüz altına alabilirsiniz: a) Her gün yıkamayın, hatada 1-2 kez yıkamak yeterli. b) Her yıkamadan sonra saç kremini sürün ve her dört yıkamada bir maske uygulayın. Doğru yöntemleri bilenler kötü saç günü yaşamazlar

18. Vaks nasıl kullanılır?
Genellikle fönle şekil verilen katlı kesim, sürülen vaks yüzünden gene sarkmaya başlar. İste bu yağ krizine karşı bir yöntem var: Önce saçınıza sprey sıkın, biraz kurumasını bekleyin, sonra uçlara vaks sürün. Mükemmel olacak.

19. Çok fazla jöle kaçırdıysanız
Eğer saçlarınızı çok fazla jölelediyseniz ve taradıysanız, saçlarınız yağlı gözükebilir. Bunu önlemek için ürünü kabında (ya da tüpünde) önce fönle kısa bir süre ısıtın. Ürün daha iyi dağılacağından dolayı otomatik olarak dozu fazla kaçırmanızı da önlemiş olursunuz.

20. Saç spreyi ve parlatıcı
Havalandırıcı etki yaratmak için spreyi yukarıdan aşağıya doğru sıkmayın. Yoksa saçlarınızın üstünde ağırlık oluşur ve saçlarınız düzleşir. Onun yerine, saçları bukle bukle elinizle biraz yukarı kaldırın ve spreyi alttan yukarı olarak püskürtün. Uzun saçlarda: Başı geriye atın ve sprey bulutu aşağı doğru düşerken, saçlarınızı hafifçe silkeleyin. Hacim vermek için ideal yardımcılar fön, fırça ve köpüktür

21. Zamanlama sorununuz varsa:
Örneğin, sabah sabah 06:30�da uçağınız kalkacaksa, saçlarınıza akşamdan uygulayacağınız doğru bir şekillendirme ile zaman kazanabilirsiniz.saçlarınızı yıkayın ve yuvarlak fırçayla kabartarak fön çekin. Biraz saç spreyi sıkın. Yatmadan önce yarım saat bekleyin. Ertesi sabah hafifçe tarayın.

22. Saçınızı yıkamadan yattınız
Eğer sabah da saçınızı yıkayacak vaktiniz yoksa ve saçınızın yıkanması gerekiyorsa, saçlarınızın diplerine transparan pudra sürün ve iyice fırçalayın. Ayrıca buklelerinizi de nemlendirici sprey veya köpükle canlandırırsanız, saçlarınız tertemiz görünür.

23. Güçsüz kalmış kuru saçlar
İçinde alkol barındıran ve bu yüzden saçı iyice kurutan jöle köpük gibi ürünlerden vazgeçerseniz; bunların yerine yumuşak ürünleri kullanırsanız saçlarınız çabucak eski haline kavuşur.

24. Sabah hiç vaktiniz yoksa
Bir gün önceden sürdüğünüz saç jölesini ıslak ellerinizle yeniden aktif hale getirebilirsiniz. Ama saçlarınızı uzama yönünün aksine doğru parmaklarınızla taramalısınız.

25. Uzun saçlara ellerinizle köpük sürmeyin
Eğer saçlarınıza ellerinizle köpük sürerseniz, eşit dağılım olmayabilir. Bunu yerine bunu yerine geniş bir tarağa saç köpüğünü sıkın ve saçlarınızı diplerden ortaya kadar güzelce tarayın. Böylece köpüğü saçınıza eşit dağıtmış olursunuz.

28. Saç diplerinizin daha dik olmasını istiyorsanız
Uzun saçlarınızı üst kısımlarda kısmet krapeyle kabartıp, sprey sıkabilirsiniz. Böylece saçlarınız kabarık durur. Kısa saçları, üstten birkaç bukle ile ayırıp yandan klips tokalarla tutturun, yumuşak bir şekillendirici sürün ve fönleyin. Son olarak saçlarınıza sprey sıkın ve parmaklarınızla şekil verin

Uzun, omuz hizası ya da kısa modellerin hangisi bana uyar?

27. Hayal ettiğiniz model
Kuaföre giderken hayalinizdeki saç modelini bir dergiden keserek yanınızda götürün. Resme bakan uzman, ne istediğinizi daha iyi anlayacaktır. Ama şunu da unutmayın: Herkesin saç cinsi aynı değildir. Üstelik o fotoğraflar çekilmeden önce saçlar epeyce kuaför elinden geçmiş olur. Yeni alternatiflere açık olun. Saç uzmanları, neyin mümkün olup neyin olamayacağını bilirler.

28: Yuvarlak yüz
Yuvarlak yüzlü kişilerin, çene ya da kulakmemesi hizasındaki kabarık saçlardan uzak durması gerekir. Onun yerine başın üst kısımlarında kabaran ve aşağıya doğru ince perçemli dökülen kart kat modeller daha uygundur. Saçların uzunluğu omuzlara kadar olabilir.

29. Sık ve güçlü saçlarınız varsa
Pek çok kesime cesaret edebilirsiniz. Saçınızın rengi ne olursa olsun, orta uzunluktaki köşeli küt modeller ile düz kısa saçlara çok yakışır. Ama keskin hatlı bu saçları sık sık kuaföre düzelttirmeniz ve parlaklıklarını korumak için her gün bakım yapmanız gerekir.

30. Yeni bir kısa model mi denemek istiyorsunuz?
Yeni bir kesimde,alıştığınız tarzdan farklı şekillendirmek durumundasınız. Eğer çok erkeksi görünmek istemiyor, seksi olmak istiyorsanız, göz ve dudaklarınızı daha çok çıkarın. Ayrıca dikkat çekici küpeler, her zaman kadınsı bir hava yaratır.
Yumuşak dökümlü perçemler her yüz tipine gider

31. Saç, boy ve ölçüler
Birbirleriyle orantılı olmalıdırlar. Örneğin boyu 1.60m�nin altındaki kadınlara uzun saç yakışmaz. Uzun boylu iri kadınlarda kısa saçlar başın küçük, bedenin iri görünmesine neden olur.

32. İnce hafif perçemler
Özellikle ince saçlarda çok idealdir. İnce perçemler en fazla çene hizasına kadar ve kakülle birlikte kullanılırsa. Daha hacimli durular. Becerikli kuaförler araya birkaç kısa bukle yerleştirerek, saçın alttan destek alıp kabarmasını sağlar.

33. Kısaltmak ya da uzatmak?
Kesin karar veremeyenlerin, zamanla saçları uzadığında bile, şekli bozulmayacak bir modele ihtiyaçları vardır. En ideali, ince perçemlerle ensede daha uzun, yanlarda daha kısa dökülen kat kat bir modeldir. Bu model çene hizasında da güzel durur. Kısa kesimler ince saçlar için idealdir.

34. Elbise ve bluz dekolteleri saçınızla uyumlu olmalıdır
Çeneye kadar gelen saçlarda yuvarlak ve çok açık olmayan dekolteler idealdir. Kıvırcık saçları V şeklinde derin dekolte veya ince askılı bluzlarla daha kadınsı hale getirebilirsiniz. Kısa saçlarla hemen her şeyi giyebilirsiniz. İster derin dekolte olsun, ister balıkçı yaka kazak�

35. Kakül ve alında perçem
Uzun yüzleri dengeler. Çene hizasında biten küt kesimler de çeneye ekstra denge sağlar.
Kıvır kıvır saçlar şimdi çok moda

36. Sıcaktan korunun
Maşa ve fön sık kullanıldıkları zaman saçlara zarar verebilirler. Termo şekillendirici ürünler, ısıya dayanıklıdırlar ve aletlerin üstünde kalıntı bırakmazlar.

37. Düz saçlı kadınlar
Düz saçlı kadınlar yalancı ya da gerçek perma yaptırmayı severler. Ama suni kıvırcıkların şekillendirmesinin daha uzun sürdüğünü de hesaba katmak gerek. Kıvırcıklarınızın mükemmel görünmesini istiyorsanız, açık havada kurumaya bırakmak pek çözüm olmaz. Bunun yerine, saçlarınıza uygun bir şekillendiriciyle, parmaklarınızı kullanarak saçınızı biçimlendirin.

38. Periyodik soruna özel çözüm
Doğal kıvırcık saçlar, reglden birkaç gün önce düzleşir. Nedeni de büyük ihtimalle hormonlardır. Ama kıvırcık saçlar için özel spreyler sayesinde saçlarınıza eski havalarını geri kazandırabilirsiniz.

Kabarık saçlara kat kat kesimle hava kazandırabilirsiniz

39. Dipleri düzleşmiş kıvırcık saçları canlandırmak için
İnce bukleler alın, bunları maşaya diplerden beş parmak uzak kalacak şekilde, içe doğru sarın (uçları dışarıda bırakın). Kısa süre böyle tutun, dikkatle maşayı ayırın ve soğumasını bekleyin. Son olarak da tarayın.

40. Daha hacimli saçlar mı istiyorsunuz?
O zman saçlarınızı normal uzaman yönlerinin tersine doğru sarın. Daha sağlam kıvırcıklar elde edersiniz. Daha kabarık ve güzel dökülürler. Ayrıca o kadar da çabuk düzleşmezler.

41. Eğer doğaz kıvırcıklarınıza egemen olamıyorsanız
Saçlarınızı evcilleştirme işlemine yıkadıktan hemen sonra başlayın. Nemli saçlarınızı sıkı bir kuyruk yapın, sprey sıokın ve kurumaya bırakın. Sonra ayrık dişli bir tarakla tarayın ve isterseniz parlatıcı sürün.

42. 20′li yılların dalgalı saçlarına sahip olmak
Önce saçlarınızı spreyle biraz ıslatın ve alnınıza uzun bir klips takın. Altındaki saçları da klipsle tutturun. Parçaları fönle kuruttuktan sonra klipsleri çıkarın, yumuşak bir şekilde tarayın.

43. Sarı saçlara parlaklık gerek
Çünkü perma sarı saçı renksiz ve solgun yapabilir. Rengi tazelemek için soğuk küllü renk boyalar kullanmayın, kıvırcıklarınızı sağlıksız ve mat gösterirler. En ideali altın sarısı veya bakır gibi parlak sıcak renklerdir.

44. Saç kesimi her şeydir
Güçlü doğal dalgalarda çok kısa ve küt kesimler doğru olmaz. Üstelik saçlara belirgin olmayan katlar verilmelidir. Öyle ki, saç aşağıya incelerek dökülsün ama optik olarak eşit uzunlukta gibi görünsün.

Bitkilerle Doğal Yollardan Göğüs Büyütme

Bir tencereye yarım litre su koyup içine250 gr. kadar çemen otu filizi atın. Üzerine birer ya da ikişer çimdik anason, fesleğen, frenk kimyonu, dereotu, rezene, meyan kökü tozu, mercanköşk ve limon otu ekleyin. Hepsini karıştırıp kaynatın ve altını kapattıktan sonra soğumaya bırakın. Karışımın suyundan her gün 1-2 bardak için. Lezzet vermesi için limon suyu ve bal da ilave edebilirsiniz.

Portakal Yağı
Cildi sıkılaştırma özelliği vardır, ayrıca göğüslerinize masajla uygulayın

Mersin Yağı
Adale kuvvetlendiricidir, masajla göğüslere uygulandığında göğüslerde sertleşme ve büyüme sağlar.

Çörek Otu Yağı ve Rezene Çayı
Anne sütünü arttırıcı özellik taşır, göğüsteki hormon gelişimi içini arttırarak göğüslerin büyümesini sağlar. 1 fincan rezeneye 5 damla dökerek için

Ter Kokusuna Doğal ve Bitkisel Yöntemler

Doğal bitkilerle istenmeyen vücut kokusunu önleyebilirsiniz. Çoğu vücut kokusunu gidericiler kokuyu gizlemeye, terlemeyi azaltmaya ve nemle dost olan bakterilerden cildi korumaya çalışır. Bununla beraber ter kokmaz, koltuk altlarında ve genital bölgelerde bulunan ter bezleri tarafından üretilen ter, protein ve yağlı mineraller yayar, kokuya neden olan bakterilerin gelişmesine yardımcı olur. Deodorantlı sabunlarla yıkanmak ciltteki hemen hemen tüm bakterileri uzaklaştırır. Koku önleyiciler (antiperspirantlar) ve deodorantlar da etkilidir ancak koltuk altını tahriş edebilir. Karbonhidrat ya da mısır ununu terleyen bölgeleriniz için deneyebilirsiniz. Her iki toz da nemi emer ana antiperspirant değildir. Karbonat ortalama bir antiseptik ve koku gidericidir.

Bakteri gibi, yiyeceklerde koku yapabilir; Soğan, sarımsak, balık, lifli yeşil yiyecekler gibi çinko içeren gıdalar koku yapabilir. Aşırı terleme, kimyasal dengesizlik gibi ciddil hastalıklar vücut kokusu yapabilir. Koku yapan hastalıklardan şüpheleniyorsanız doktora görünün.

Adaçayı:
Bu bitki oldukça popüler bir ter önleyicidir. (antiperspirant). Adaçayı yağı, tentür ve çay poşetleri kolay bulunur. Tentür ile sulandırılmış yağı, yüz ve genital bölgeleriniz hariç terleyen bölgelerinize doğrudan sürün. Çay olarak da içebilir ya da terleyen bölgelerinizi bununla yıkayabilirsiniz. Hamile kadınlar çayını içmemeli ya da tentür kullanmamalı.

Çay ağacı yağı:
Bu tarçın kokulu yağ, Avustralya’daki bir ‘Melaleuca alternifolia’ ağacından elde edilir. Terleyen bölgeelrinize uygulayın. Yağ, ortalama bir antiseptik ve deodorant dermatit (deri yanığına) neden olabilir

Bacak Bakımı (Selülit)

Selülit genç, yaşlı, şişman, zayıf yani kadınların % 90 ı nın şikayetçi olduğu ortak bir sorun. Selülitlerinizden mi şikayetçisiniz? O halde Bacak bakımı ve selülitlerden büyük ölçüde kurtulmak için aşağıdaki karışım tam size göre. İşe yarayacağını göreceksiniz.

Selülit İçin Bitkisel Yağ Karışımı 1

Yarım tatlı kaşığı zeytinyağı, yarım tatlı kaşığı susam yağı, 9-10 damla biberiye yağı, 12 damla kekik ve 9 damla portakal yağını karıştırıp banyodan önce selülitli bölgelere masaj yaparak iyice yedirin. Yarım saat kadar bekledikten sonra saf ipek bir kese veya normal bir kese ile selülitli bölge kızarıncaya kadar iyice keseleyin daha sonra sabunlanmadan ılık suyun altında duş alıp banyodan çıkın. Üç günde bir tekrarlayın. Selülitlerinizde gözle görülür iyileşme göreceksiniz.

Selülit İçin Bitkisel Yağ Karışımı 2
İki çorba kaşığı melisa yağı, iki çorba kaşığı adaçayı ve iki çorba kaşığı okaliptüs yağını bir kasenin içinde karıştırın. içine 10-15 adet dövülmüş aspirin ve 5 tane limonun suyunu katıp tekrar iyice karıştırın. Selülitli bölgenize masaj yaparak iyice yedirin ve mutfağınızda kullandığınız streç naylonla iyice sarın. Yaklaşık 1 saat bekledikten sonra vücudunuzu yıkayın.

Selülit İçin Elma Sirkesi
1 çay bardağı derecesi %4-6 olan elma sirkesi ile 1 çay bardağı elma suyunu karıştırın. İçine birkaç damla limon yağı ve biberiye yağı ekleyin. Bu karışımla selülitli bölgenize güzelce masaj yaptıktan sonra üzerini mutfağınızda kullandığınız streç naylonla iyice sarın. Yaklaşık 1 saat bekledikten sonra vücudunuzu yıkayıp nemlendirici bir losyon sürerek tekrar masaj yapın. Not : Bu sarma yöntemi selülitle savaşta oldukça etkili bir yöntemdir. Ayrıca bu uygulamayı yaparken günde 1 bardak şekersiz greyfurt suyu da içerseniz daha çok fayda görürsünüz.

Günde 3 veya 4 bardak şekersiz biberiye çayı için. Selülitlere oldukça faydalıdır.

Günde 3 veya 4 bardak domates suyu içmek vücudu toksinlerden arındırır ve selülitlerin giderilmesinde yardımcı olur.

Bir kaşık ince ince kıydığınız enginar yapraklarını 1 bardak suda haşlayın. 10-15 dakika demlenmesini bekleyip süzün. Günde 2-3 bardak bu çaydan şekersiz olarak aç karnına için.

Taze sıkılmış 1 çay bardağı limon suyunu bir çay bardağı su ile karıştırıp günde bir defa için


Yarım su bardağı zeytin yağı ve yarım çay bardağı ılık suyu karıştırın. İçine yarım çay bardağı da deniz suyu kattıktan sonra karışımı avucunuza alarak selülitli bölgenizi iyice ovarak yaklaşık 15 dakika boyunca masaj yapın ve ılık duş alın.

Göğüs Bakımı

Vücut bakımı da en az cilt bakımı kadar önemlidir. Güzel görünmenin yolu kadının güzel yanlarını öne çıkırabilmesine bağlıdır. Hiçbir kadın selülitli bacaklara sarkık göğüslere sahip olmak istemez. Hatta eller, ayaklar, tırnaklar, boyun hepsi özel bakım ister. Güzel bir vücuda sahip olmak olmak için hiçde zor olmayan bazı doğal yöntemleri kullanabilirsiniz.

Göğüs Bakımı
Göğüsleri geliştiren ve güzelleştiren birkaç masaj yeri vardır. Bunlar 1- Göğüs 2- Boyun 3- Omuzlar

Avuç içlerinizi göğsünüzün üstüne koyup sağ elinizi saat yönünde, sol elinizide tam ters yönde çevirerek göğüslerinizi ovun

Boynunuza yani nefes borusunun olduğu yere yapacağınız masaj troid bezlerinin çalışmasını ve troid salgınısı etkileyerek göğüsleri geliştirir.

Elinize bir havlu alıp çamaşır sıkar gibi bükün. Bu hareketi ilk gün 20 defa yapın. Daha sonra her gün 10 ar 10 ar arttırarak 100 e kadar çıkın.

Özellikle göğüslerinize yaptığınız masajı sık sık uygulayın. Hatta bu masajı göğüs güzelliği için özel olarak satılan jeller ve kremlerle yaparsanız kısa zamanda istediğinz güzel göğüslere kavuşursunuz. Şu an piyasada göğüs büyütüçü haplar, göğüs dikleştirici jeller ve kremlerin gerçekten işe yaradğını birçok bayan söylüyor.

Bölgesel yağlardan kurtulmanın en hızlı yolu

Göbek sorunu son yıllarda birçok kadın ve erkeğin korkulu rüyası. Son yıllardaki yeni teknolojiler bu soruna çözümler üretmektedir. Yeni teknoloji ile bu soruna çözüm olanaklı hale gelmiştir.

Son yıllarda bölgesel zayıflama yöntemlerine ultrasonik yeni bir cihaz eklendi. Ultrasonik bölgesel zayıflama bölgesel yağlardan kurtulmak için geliştirilmiştir. Genel zayıflama yöntemi değildir.

Özellikle diyet ve spora rağmen kurtulamadığınız bölgesel yağ birikintilerine uygulanır. Bu yöntem vücut bölgelerindeki yağ hücrelerinin bütünlüğünü bozarak parçalanmasına ve buradan vücudun savunma hücreleri ile uzaklaştırılmalarına yardımcı olur. Böbrek taşlarını odaklayarak kırma teknolojisinden esinlenerek geliştirilmiştir.

Cihaz uygulanacak vücut bölgesi seçilir. Ultrasonik dalgalar buradaki yağ hücrelerine odaklandırılır. Bu dalgalar yağ dokusu dansitesine uygundur. İşlem esnasında ilk olarak yağ hücrelerinin zarları parçalanır. Trigliserit olarak bilinen yağ molekülleri açığa çıkar. Dokudaki bu moleküller damarsal ve lenfatik sisteme geçer, doğal yollarla vücuttan atılır.

Ultrasonik ses dalgaları ile bölgesel zayıflama, gobek bölgesinde en çok tercih edilen yöntemdir. Ayrıca bel ve basen bölgelerindeki yağ birikimleri içinde uygulanabilir bir yöntemdir.

Yeni ultrasonik bölgesel zayıflama cihazı size uygun mu?
Ultrasonik zayıflama son yılların en popüler ve girişimsel olmayan zayıflama yöntemidir. Ultrason bir ses enerjisidir. Bu enerji istenen yerde odaklanabilirse etki elde edilebilir. İşlem basit ve ağrısızdır.

Bu yöntem Daphne Kliniklerinde kullanılmaktadır. Merkezlerimize geldiğinizde öncelikle doktorlarımız sizi yöntemle ilgili olarak bilgilendirir. İşlem yapılmasını istediğiniz bölge doktorlarımız tarafından değerlendirilir. Bu yönteme uygun olduğunuza karar verilirse; Uygulanacak alan bir bilgisayar sisteminin göreceği şekilde hazırlanır. Cihaz otomatik olarak uygulanacak bölgeye yapılacak prosedürü belirler.

Bir seans da ortalama 300–500 gram yağ eritilir. Bu ortalama 2–4 cm çevresel incelme demektir. 2 cm incelme 1 beden incelme anlamına gelir. Fakat bizim gözlemlerimiz uygulama yapılan bölgede yağ kalınlığı ne kadar fazla ise sonuçlar o kadar iyi olmaktadır İşlem için herhangi bir ön hazırlığa gerek yoktur.

İşlem sonrası günlük aktivite veya işinize dönebilirsiniz. İşlem yaklaşık 1–1,5 saat sürer. İstirahat gerekmez. Bu yöntem hafif bir diyet ve sporla desteklenirse bekleneninin çok üzerinde ve daha başarılı sonuçlar elde edilmektedir.

NASIL HAMİLE KALINIR

Anal seks anüs bölgesi (makat) ve burada yer alan halkasal kaslar, duyu sinirleri açısından zengin bir bölgedir. Halkasal kaslar normalde sıkıca büzülmüş durumda bulunurlar. Gerektiğinde 6-7 cm. çapa kadar genişleyebilirler. Halkasal kaslara gelecek homojen bir fiziksel baskı, bu kasların açılmasına neden olurken ayni zamanda zengin duygular yaratır. Anal seks sırasında . penisin bu halkasal kaslara uyguladığı gerginlik farklı cinsel duygular oluşturur. Anal seks doğru yapıldığı sürece bu zevkler yaşanır.

Anal seks öncesi mutlaka anüs bölgesi kayganlaştırıcı bir yağ yardımı ile kaygan hale getirilmelidir. Halkasal kasların sıkılığı yavaş hareketlerle bir parmak veya dildo yardımı ile gevşetilmeli ve kişi ilişkiye hazırlanmalıdır. İlk kez anal ilişkiye girecek kişinin de ıkınarak yardımcı olması yararlı olur. Cinsel ilişkiye hazır sertlik durumuna gelmiş penise bol kayganlaştırıcı krem ve vazelin sürülür. Penis başı anüse dayanır ve yavaş yavaş bastırılır. Ani hareketlerden kaçınılır. Dominant tarafın dikkat etmesi gereken nokta partnerinin direktifleri olmalıdır. Partnerin ağrı veya acı duyması halinde durmak, beklemek gerekir. Penisin ilk girişinden sonra anüsün devamı olan rektumun salgıladığı kayganlaştırıcı sıvılar ile penis hareketlerini rahatlatır.

Anüs bölgesindeki anatomik yapı çok narindir. Eğer hazırlık yapılmadan veya sabırsızca anal ilişki kurulması halinde bu bölgedeki dokularda yırtılmalar, kanamalar ortaya çıkar. Bu yırtılmaların ortaya çıkması sadece acı açısından önemli değildir. Gerek cinsel yolla bulasan hastalıkların gerekse de bu bölgedeki bakterilerin hastalık oluşturmaları için uygun ortam oluşturmasıdır.

Bazı kişiler inançları nedeni ile, bazıları yetiştiği ortamın nedeni ile bazıları da psikolojik durumları nedeni ile anal sekse karsıdırlar. Bazı kişiler de tam aksi olarak inançları, psikolojik durumları nedeni ile anal seksi . tercih etmektedirler. Özellikle evlilik öncesinde bekaretlerini kaybetmek istemeyen genç kızlar ve psikolojik olarak kendisini kadın hisseden kişiler, bu metot ile cinselliği tercih ederler. Evlilikte ise anal seksin yeri çok farklıdır. Genelde kadın diz ve dirseklerinin üzerinde pozisyon alırken erkek arkadan yaklaşır. Anal seks sırasındaki dominant kişi, elleri ile rahatça uzanarak partnerinin göğüs uçlarını uyarabilir ve/veya klitorisinde (homoseksüel ilişkide penis başı ve testisler) uyarır. Hem klitoral uyarı, hem göğüs uçlarının uyarılması ve anal zevk bir arada yaşanır.

Lezbiyen ilişkide de anal seks, değişik seks oyuncaklarının yardımı ile yapılır. Anal seksteki amaç vajinal uyarıya anal uyarıyı da eklemektir. Bu amaç için hazırlanmış, bir ucu vajinaya uyan, diğer ucu anüse girebilen vibratör veya dildolar vardır. Ayrıca değişik büyüklükteki penis taklitleri de anal sekste kullanılmaktadır. Bazı kişiler seks oyuncakları yerine günlük hayatta kullanılan bazı eşya ve besin maddelerini kendilerini veya partnerlerini uyarmak için kullanmaktadırlar.


Anal sekste MUTLAKA PREZERVATİF KULLANILMALIDIR .

ANAL SEKS İLE İLGİLİ SORULAR

Neden bir insan anal seks yapmak ister?

Bir çok insan için, anal seks büyük bir tabudur. Popodan yapılan seks kulağa kaba ve çirkin gelir ve cinsel sapıklık izlenimi verir. 1990`lar da, AİDS hastalığına yol açan HIV virüsünü anal yolla daha kolay bulaştırdığı düşünüldüğü için anal seks kötü bir etki bıraktı.

Ancak bazı insanlar anal seksi sever, bazıları da nefret eder. Bazıları da henüz anal seksi denememiştir ve merak etmektedir. Çoğu insan da böyle tabu haline getirildiği ve gizemli kaldığı için anal sekse karsı ilgi duymaktadırlar.


Analingus ne . demektir?

Kimi insanların yalamaktan hoşlandığı veya yalanmaktan hoşlandığı, vücudun diğer bir bölgesi anüs (makat)`dür. Bazı insanlar ona dokunmayı seksüel anlamda tahrik edici bulurlar. Buna rağmen, biz burada, henüz güvenli anal seks hakkında bir açıklama yapmadık. Anüs ve anat, partnerinizin sindirim sistemindeki bir çok hastalığı size taşıyabilir ve ağzınızda veya midenizde acılara sebep olabilir. Anal seks yapmak, çeşitli bakteriyel enfeksiyonlara yol açabilecek oldukça riskli bir davranıştır. Eğer siz veya partnerinizin anal seksten zevk almasını istiyorsanız güvenli seks tekniklerinden birini denemelisiniz.


Anal seks caninizi acıtır mi?

Anal seks caninizi acıtmamalıdır. Eğer acıtıyorsa, yanlış (hatalı) şekilde ilişki kuruyorsunuz demektir. Anal seksin, seks yaşamınızın dopdolu ve güvenli bir parçası olabilmesi için, yeterli miktarda yağlayıcı madde kullanmak ve biraz da sabır göstermek önem kazanmaktadır. Buna rağmen bazı insanlar, anal seksten hiç bir şekilde hoşlanmazlar. Sizin partneriniz de bu tip insanlardan biriyse, onun isteklerini saygı göstermeli, anal seks için onları zorlamamalısınız.


Anal seks gerçekte haz ve zevk verir mi?

Anal seksten haz bir çok şeyden alınabilir. Özellikle seks hakkında `tiksindirici` bir şey yapmak bir kısım insan için hoşa giden bir şeydir. Seks hayatınıza değişiklik katmanın da bir yolu olabilir. Anal seks süresince ortaya çıkan fiziksel hisler, . diğer herselden daha farklıdır. Sinirlerin sona erdiği yerdeki anat, ilişki esnasında beyne iyi sinyaller yollayarak, sizi ödüllendirir. Erkekler için, hazzin artmasına neden, prostat bezi olabilir. Penisin anüs halkasına içinde hareket etmesi yeni ve güçlü bir hoslanma duygusuna neden olabilir.


Anal seks yapmak için neye ihtiyacınız var?

Anal seks yapmak için birine verilebilecek önemli tavsiyeler şunlardır: Yağlandırıcılar, prezervatifler ve sabır. Alacağınız yağlandırıcının prezervatifle uyum sağlayacağından emin olunuz. Vazelin veya bebe yağı gibi yağlandırıcılar, sevişmeniz sona ermeden prezervatifi devre dışı bırakacaktır. Ayrıca bu tarz yağlandırıcılar makat bölgesinde de enfeksiyon yaratabilirler.


Prezervatif kullanmak zorunda misiniz?

Siz ve partnerinizin herhangi bir hastalığı olmadığından emin olsanız bile prezervatif kullanmanız gerekir. Anat, bir çok bakterinin ve enfeksiyonun evi gibidir. Bu da peniste yanmaya ve idrar yolu iltihabına yol açar. Anal seksten sonra temizlenmenizi de kolaylaştırır.


Anal seks etrafı çok kirletmez mi?

Anal seks böyle olmamalıdır. Tuvalete gitme ihtiyacınızı partnerinize söylediğinizde, bu sorun ortadan kalkacaktır.


Anal seks için nasıl hazırlanmalısınız?

Anal seksi uygulamak için üçüncü ve son şey sabırdır. Anal seksteki en zor asama, penisin makat bölgesine girmesinde yaşanır. Makat halkası çok sikidir. Partnerinizin sakin olması ve penisin girişinin yavaş yavaş yapılması gerekmektedir.

İlk etapta parmağınız veya ince bir dildoyla başlangıç yapabilirsiniz. Bu durumda en gerçekçi dildo kullanmak olur. Parmaklarınızı kullanmanızın avantajı ise, parmaklarınız makat bölgesinin içini hissedip o bölgeyi, daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir. Parmağınızı yavaş yavaş makat bölgesine sokun. Her aşamada partnerinizin kaydedilen asamaya alışmasına önem gösterin. parmağınız tamamen içeride olduğunda, parmağınızı çıkartıp tekrar sokun. Partnerinin makat bölgesini böylece bu harekete alıştırmış olursunuz. Bu asamadan sonra, ayni hareketleri iki parmağınızla deneyin.


Anal seks için hangi pozisyonlar uygundur?

Anal seksi gerçek anlamda yapıyorsanız hangi pozisyonda olduğunuz önemlidir. Bir çok kadın üstte olmak ister. Diğerleri midelerinin üzerine uzanmaktan hoşlanır. Sizin için en iyisi olduğuna inandığınızdan başlayın. Daima kendinizi kontrol edin. Acele etmeyin ve çok miktarda yağlandırıcı kullanın. Anal seks yapan insanlar der ki` çok fazla yağ neredeyse yeterlidir`. Partneriniz size acıtmaya başladığını söylerse geri çekilin. Sevişme sırasında partnerinizin anüsü penisin basını alacak . şekilde genişleyecektir... Eğer tamamen genişlediyse, tamamen acısız şekilde içine girebilirsiniz. Onun vücudunun alışabilmesine zaman tanıyın. Daha sonrasında daha ileri gidebilecek kadar hazır olacaksınız.


Anal seksten hamile kalınır mi?

Teknik olarak anal seksten hamile kalmak imkansızdır. Buna rağmen anal seks, doğum kontrol için hala iyi bir metot değildir. Boşalma sonrasında meni, anüsten vajinaya doğru kayabilir ve `Sıçrama Konsepsiyonu` olarak bilinen olaya neden olabilir.

Her yıl anal seks yapan çiftlerden %8`i bebek sahibi olmaktadır.


Eğer anal seksi sevmezsem?

Anal seksin size göre olmadığını düşünüyorsanız ve sevmediyseniz, istemediğiniz ve sevmediğiniz bir şeyi yapmamalısınız.

Selülit Cildimizi Nasıl Etkiliyor?

Selülitin kadınlarda daha sık görüldüğünü artık biliyoruz. Cilt altı yapı hücrelerinde yağın birikerek dokularda suyun tutulmasıyla ortaya çıktığını da... iste portakal kabuğu görüntü bu noktadan sonra ortaya çıkıyor. Cilt altı yağ hücreleri arttıkça, hücreleri tutan zarların şekilleri bozuluyor. Boğaziçi Tıp Merkezi Medikal Estetik Departman sorumlusu Dr. Mustafa Karataş, bu sürecin kan dolaşımının azalması sonucunda kronik bir hal aldığını söylüyor.

Böylece bağ dokusu metabolik atıklardan arındırılamıyor, beslenemiyor ve tıkanıyor. Doku esnekliğini yitirerek ilmikim-si bir hal alıyor. Kartaş'a göre estetiği son derece olumsuz etkileyen bu durum, egzersiz ve hatta en katı diyetlerle bile giderilemeyen selülitli bölgeler oluşmasına neden oluyor.


Selülit oluştuktan sonra kalıcı hale geliyor. Bunun sonucunda; adiposit lobülleri, kan ve lenf damarlarına baskı yapmaya başlıyorlar.

Bu baskı iki sonuç doğurur:

1. Ciltteki hücre alış-verişi yavaşlar, bu bölgelerde rezervler almak zorlaşır.

2. Kan dolaşımını engellediği için adiposit dokunun şişmesine neden olan bir plazma oluşmasına neden olur.

Selülit yağ hücrelerinin büyümesi ve sayılarının artmasıyla oluşuyor. Daha çok hangi bölgelerde oluştuğunu ise hemen hepimiz biliyoruz. Cildimiz 3 tabakadan oluşuyor: Epidermis, dermiş ve hipodermi. Selülit dokusu, daha çok dermiş ve hipo-dermis olarak bilinen cildin "derin" dokularında ortaya çıkıyor. Ergenlikte başlayıp, ileri yaşlara kadar herhangi bir yaş döneminde görülebilir. Acıbadem Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Asiye Aksoylar, cilt üzerindeki portakal kabuğu görüntüsünün nedenini yağ hücrelerinin fazla büyümesine bağlıyor. Buna göre çok fazla büyüyen ve sayıları artan yağ hücreleri bağ dokusu arasına hapsolarak basınç oluşturuyor. Ak-soylar'a göre derinin yaşı, bağ dokusu zayıflığı, vücuttaki hormonal değişiklikler, deri organındaki kan dolaşımı bozukluğu, beslenme şekli, su içme, yaşam tarzı, stres gibi nedenler selülite yol açabiliyor. Selülitin bir diğer nedeni deri organındaki kan ve lenf dolaşımındaki yetmezlikler. Vücudun tüm kan dolaşımının büyük bir bölümü (1/3 kadarı) deride oluyor ve bu akım bozulduğunda sayılan nedenlere bağlı selülit ortaya çıkabiliyor.


Aksoylar'a göre selülitin oluşumunu artıran diğer faktörler arasında doğum kontrol hapı gibi hormon ilaç kullanımı da yer alıyor.

Besinlerdeki katkı maddelerinin de selülit dokusunu artırdığı bilimsel çalışmalarda ifade ediliyor.

Kolalı ve kafein içerikli içeceklerin selülit oluşumunu arttırdığı belirtiliyor. Aksoylar: "Bu yüzden selülitten korunmak için bu tür gıdalardan uzak durmanız gerekiyor" diyor.

SELÜLİT OLMAMASI İÇİN
Uzmanlar yağlı, tuzlu ve tatlı yiyeceklerin yanı sıra, katkı maddesi içeren gıdalardan da uzak durulmasını öneriyor.

Düzenli olarak spor yapmaya özen gösterin. Tempolu bir yürüyüş, hem yağların yakılmasını sağlıyor hem de selülitten koruyor.

Su jimnastiği de oldukça faydalı olduğu için, bu sporu yapmaya fırsat yaratın.

Vücudunuzun ihtiyacına göre bol su içmeyi ihmal etmeyin. Her vücudun su ihtiyacının farklı olduğunu da unutmayın.

Masaj yağlarıyla ev tipi masaj aletlerini kullanarak 10-15 dakika olası bölgelere masaj yapın. Kendi basımıza uygulayacağımız en ideal yöntemdir.

Ergenlik çağındaki garipliklerin nedeni beyin olgunluğu

Çocuğunuz ergenlik döneminde garip davranışlar sergiliyorsa, sorumlusu, gelişmesini henüz tam sağlayamamış olan beynidir. Beyinde, en son davranışlarla ilgili bölüm olgunlaşır. ABD’li uzmanlar, ergenlerin, beyinleri evrimleşme sürecini henüz tamamlamamış olduğu için olgun davranamadıkları görüşünde. Uzmanlar, ergenlik çağına giren çocukların neden bazen ’saçma sapan’ davrandıklarını araştırdı ve bunun beynin evrimleşmesiyle ilgili olduğunu saptadı.

ABD Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü uzmanları, 13 sağlıklı çocuğu 10 yıldan fazla süreyle gözlemledi. 2 yıllık aralarla çocukların beyin MR’ları çekildi, çocukların beyin gelişim haritaları çıkartıldı. Gri hücreler olarak adlandırılan beyin yüzeyi dokusunun, dalgaya benzer bir hareketle, arkadan öne doğru hareket ettiğini ve bu esnada azaldığını gözlemleyen uzmanlar, bunun, işe yaramayan ve kullanılmayan beyin hücreleri bağlantılarının yok edildiği olgunlaşma süreciyle, ilgili olduğunu tahmin ediyor.

olgunlaşan bölgeler, duyu ve hareket kontrolünden sorumlu temel kısımlar. Ardından dil ve üç boyutlu düşünme yeteneğinden sorumlu beyin bölgeleri gelişimlerini tamamlıyor. En son olgunlaşan bölgeler ise duyular arası bütünleyici bilgi alışverişi ve davranışların nedenlerini bulabilme gibi işlevlerden sorumlu olan bölgeler. Beynin olgunlaşma süreci, insanın evrimleşme sürecine de paralel. Canlılar arasında sadece insana özgü olan beyin bölgeleri, en geç olgunlaşıyor.

Kırışıklıkları önlemek için yapmanız gerekenler

Cildinizin her zaman parlak ve sağlıklı görünmesini sağlayan basit, uygulanabilir öneriler. Yüzünüzün çabuk kırışmasını istemiyorsanız uzmanlar tarafından önerilen aşağıdaki 9 tavsiyeyi dikkatlice göz atın.

1. Sırt üstü uyuyun
Amerikan Dermatoloji Akademisi (AAD) uzmanları, uyku pozisyonunun ‘uyku çizgilerine, kırışıklıklarına’ neden olduğunu belirtiyor. İlk zamanlar farkedilmeyen bu izlerin yüz aşağı yattığınızda yanak, alın ve çene bölgesinde kırışıklıklara sebep olduğu vurgulanıyor.

2. Çok fazla balık özellikle ton balığı yiyin
Sadece ton balığı değil diğer soğuk su balıkları da protein bakımından zengindirler ve cildinizin parlak, sağlıklı görünmesini sağlarlar. Yale Dermatoloğu Nicholas Perricone, yağlı asitlerin parlak genç bir cilde sahip olmayı sağladığını, kırışıklıkları önlediğini belirtiyor.

3. Gözlerinizi kısmayın, okumakta zorlanıyorsanız gözlük takın
AAD gözleri sürekli kısmak gibi tekrarlayan göz ve yüz hareketleri kırışıklıklara neden olur. Bu alışkanlıklarınızı unutun, güneşe çıkamıyorsanız güneş gözlüğü kullanın. Okumakta zorluk çekiyorsanız numaralı gözlük alın. Böylece göz çevresi kırışıklıklarından korunmuş olursunuz.

4. Alfa-hidroxy Asitler (AHAs)
Doğal meyve asitleri ölü cilt hücrelerinin temizlenmesini sağlar, çizgi ve kırışıklık oluşumunu önler. Kozmetik ürünlerinde ya da birçok meyvede bulunur.

5. Kakao için kahve alın
2006 yılında Journal of Nutrition’da yayınlanan bir araştırmaya göre araştırmacılar kakaonun cildi güneş yanıklarından koruduğunu, cilt hücrelerindeki sirkülasyonu hızlandırdığını, cildi daha yumuşak ve pürüzsüz yaptığını tespit etti.

6. Yüzünüzü fazla yıkamayın
Maryland Medical Center Üniversitesi Dermatologlarına göre, aşırı yüz yıkamak cildinizin üzerindeki doğal yağlı bariyeri temizleyerek, cildi nemsiz ve kırışıklıklara karşı daha hassas hale getiriyor. Bu nedenle yüzünüzü çok fazla yıkamayın. Kullandığınız sabun cildinizi nemlendiren ve koruyan özellikte olmalı, normal bir sabun yerine yüz temizleme ürünleri kullanın.

7. C vitamini kullanın
C vitamini, UVA ve UVB ışınlarının zararlarından cildi koruyan, pigment problemlerini önleyen kollejen üretimini artıran özelliktedir. Çoğu araştırma, C vitamininin aynı şekilde cildin kırışmasını önlediğine inanıyor.

8. Soya tüketin
Araştırmalar, güneşin yaşlandırma etkilerine karşı koruyucu olduğunu göstermiştir. Sadece 6 ay gibi kısa sürede cildin dış etkenlere karşı dayanıklılığının arttığı gözlenmiştir.

9. Cildinize özen gösterin
Cildinizin uzun yıllar parlak ve genç kalmasını istiyorsanız ilgi göstermeye başlamalısınız. Bu tavsiyeleri daha öncede duymuş olabilirsiniz ancak bu yazıyı okuduğunuza göre çok fazla uygulamadınız demektir. Bugünden başlayın..

- Güneşten uzak durun
- Güneşten koruyucu krem kullanın
- Sigara içmeyin
- Nemlendirici kullanın

Göğüslerinizin sarkmasını önleyecek öneriler

Kadın güzelliğinin simgesinden birisi de göğüsler… Ve pek çok kadın için göğüslerinin güzelliği çok ama çok önemli. Öyle ki, her yıl tüm dünyada binlerce kadın daha güzel göğüslere sahip olmak için bıçak altına yatmaktan çekinmiyor. Ancak, biz ‘çok geç olmadan ve göğüsleriniz herhangi cerrahi bir müdahaleyi gerektirmeden işe koyulun’ diyoruz.

1. Sıcak - soğuk duş
Sıcak ve soğuk suyu değişimli olarak kullanarak vücudun herhangi bir bölgesine uygulamak aslında Kneipp Terapi olarak bilinen çok eski bir yöntem. Ağrılara iyi geldiği söylenen bu yöntemi tüm vücut için kullanmaksa genel olarak bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Göğüslere nasıl uygulandığına gelince; duşun el başlığını alın ve göğüslerinizin üzerine önce dayanabildiğiniz kadar soğuk, 2 dakika ardındansa ılık su tutun. Yaklaşık 10 dakika boyunca bunu tekrarlayın ve soğuk suyla işlemi bitirin. Göğüs bölgenizdeki kan dolaşımı hızlanacak ve bu da cildinizi uyararak daha gergin hale gelmesine yardımcı olacaktır.

2. Basit ama etkili egzersizlerden yardım alın
Göğüslerinizin kısa zamanda forma girmesini istiyorsanız, egzersizlerin gücünden mutlaka faydalanmalısınız. Eğer düzenli uygularsanız sadece bir ay içinde istediğinizden çok daha fazlasını elde edeceğinize emin olabilirsiniz. Size önereceğimiz egzersizleri uygulaması son derece basit, her gün tekrarlandıklarında bir o kadar da etkililer: İki avcunuzu göğsünüzün tam önünde birbirine mümkün olduğunca güçlü bir şekilde bastırın. Egzersizi, günde 3 kez 15 dakika yapmanız yeterli ama siz aklınıza her geldiğinde de tekrar edebilirsiniz.

Göğüsleri forma sokan egzersiz
- Bir duvarın önünde durun. Ellerinizi duvara dayayın ve tüm ağırlığınızı ellerinizin üzerine verin. Ardından, kollarınızı gererek kendinizi duvardan uzaklaştırın. Günde 30 kez tekrarlayın.
- Sırt üstü yere uzanın ve her iki elinize 2′şer kiloluk ağırlıklar alın. Kollarınızı yukarı doğru gergin bir şekilde uzatın ve indirin. 3 set halinde 15′lik tekrarlar yapmanız, göğüs kaslarınızı güçlendirmeniz için yeterli.

3. En doğru sutyeni seçin
Yanlış beden sutyen seçiminin göğüsleri deforme ettiği artık bilinen bir gerçek. Sizin için en doğru bedeni, büyük mağazalardaki satış elemanlarının yardımıyla öğrenebilirsiniz. Ancak beden kadar yapılan aktiviteye uygun sutyen seçimi de önemli. Örneğin spor yaparken mutlaka yaptığınız spora uygun bir sutyen tercih etmeli, elastikiyetini kaybetmiş sutyenleri asla kullanmamalısınız (Nike Spor Sutyen, 75 YTL). Ayrıca, doğru sutyenle sadece saniyeler içinde bile göğüslerinizin formda görünmesini sağlayabilirsiniz.

4. Teknolojiden yardım alın
Göğüslerinizi toparlamak için enstitülerde yapılan bakımlardan da faydalanabilirsiniz. Bu uygulamardan en yenisi de, 6 farklı teknolojiyi bir araya getiren Breast Fit System. Bu teknolojiler sayesinde doku yenilenmesi, gelişmesi, cilt elastikiyetinde iyileşme yaşanıyor, düşük miktarda verilen elektrik akımı ile kas güçlenmesi sağlanabiliyor, lenf, kan dolaşımı ve metabolizma gelişiyor, göğüs ucu renk koyulaşması sıkıntısı son buluyor. Uzmanlar, göğüs geliştirme, şekillendirme ve çatlaklara özel 10 ayrı programa sahip sistem ile yaklaşık 10 - 12 seans arasında sonuç alınmaya başlandığını ifade ediyor. Tavsiye edilen seans 20 iken, periyot ise haftada 3 kez… Kişinin problemine, yaşına, cilt yapısına göre bu sayı değişebiliyor. Sarkma, çatlak, büyütme uygulamaları için farklı süreler söz konusu.

Cilt Bakımı İçin Şifalı Bitkiler

Pek çok kozmetiğin etken maddeleri bitkisel kökenlidir. Bu bitkilerin çok önemli bir bölümü yüzyıllardır bitkisel cilt bakımı ve kozmetik alanında kendilerini çok yönlü olarak kanıtlamışlardır. Ayrıca son elli yıl içinde bitkiler üzerinde yapılan bilimsel araştırmaların sonuçları da fevkalade olumlu çıkmıştır. Aşağıda birçok kaynakta tanıtılan bitkiler, güzellik ve cilt bakımına en uygun olanlardır:

Atkuyruğu:
Bitki, içerdiği bol miktarda silisik asit sayesinde, cilde yeni bir esneklik kazandırır. İrin toplayan sivilcelerin tedavisinde kullanılabilecek çok etkili bir dezenfekte ilacıdır.

Aynısafa çiçeği:
Cildi temizler ve kendini yenilemesini destekler (regenerasyon). İltihaplanmaları önler ve yaraların iyileşmesini çabuklaştırır. Aynısafa merhemi de yaraların iyileşmesinde önemli rol oynar.

Sarı kantaron:
Yatıştırıcıdır. Özellikle kuru ve çatlak cildi rahatlatır ve iyileşmeyi hızlandırır.

Ceviz yaprağı:
Yağlı ve temiz olmayan ciltlerde ve yağlı saçlarda kullanılabilir.

Ebegümeci:
Basit yaraların çabuk iyileşmesini sağlar. Deriyi düzgünleştirir ve kuru deriye kadife yumuşaklığı kazandırır.

Civanperçemi:
İltihaplanmaları önler, krampları çözer ve dezenfekte eder. Özellikle sağlıksız ve iltihaplı deride başarıyla kullanılabilir.

Gülyağı ve gülsuyu:
Deriye canlılık kazandırır ve gerginleştirir.

Ihlamur:
Deri dokusunu güçlendirir ve yeni hücre oluşumunu destekler, kuru ve duyarlı deriler için uygundur.

Isırganotu:
Derinin kan dolaşımını hızlandırır. Yağlı saçlara ve kepeğe karşı kullanılabilir.

Kekik:
Dezenfekte gücü çok yüksektir. Özellikle sağlıksız ve iltihaplanmaya yatkın deri için önerilir.

Oğulotu(Melisa):
Limon okulu bu bitki, sinir sisteminin yanı sıra deriyi de genel anlamda yatıştırır.

Mayıs papatyası:
Bu klasik güzellik bitkisi, iltihaplanmayı önleyici ve yatıştırıcı etkileri ile özellikle problemli ve duyarlı deriler için çok önemlidir.

Cilt Bakımı

Yüz ve boyun dış etkenlerden çok fazla etkilenir. Yüzümüzün cilt yapısı elimizin cilt yapısına benzer. Fakat yüzümüzün cildinin elimizin cildine göre başka sorunları da vardır. Siyah noktalar, sivilceler, yağlanmalar veya kurumalar, kırışıklık gibi. Bunlar cildin gerçek ve en büyük düşmanıdır. Bu yüzden cilt bakımına genç yaşta başlayıp cildin türüne uygun cilt bakımı yapılmalıdır.


Herkes normal bir cilde sahip olmak ister. Fakat cilt ister normal, ister yağlı, ister kuru olsun asıl önemli olan cilt bakımını bilmek ve cildimizi korumaktır. Cilt bakımı için aşağıdaki doğal ve bitkisel karışımları uygulayabilirsiniz. Bitkisel cilt bakımı hem sağlıklı hem de doğal olduğu için bayanların kozmetik ürünlere alternatif olarak her zaman tercih ettiği bir bakım yöntemi olmuştur.

Sabah Bakımı
İlk olarak sabah kalktığınızda su ve sabunla cildinizi iyice yıkayın ve yumuşak bir havlu ile kurulayın. Bir süre sonra yani cilt kuruduktan sonra tonikle temizleyin. Yüzünüzü temizlediğiniz pamuğa baktığınızda çok şaşıracaksınız. Az önce cildinizi sabunla temizlememiş gibi pamuk kirlenir. Çünkü sabun toniğin ulaşabildiği kadar cildin derinine ulaşıp oradaki kirleri temizleyemez. Cildinizi temizledikten sonra mutlaka cildinize uygun bir nemlendirici krem sürün fakat cildiniz kuru dahi olsa kreminiz çok yağlı olmasın. Sabah yaptığınız bu basit cilt bakımı cildinizi ve boynunuzu gün boyu dış etkenlerden korur ve cildinize güzellik kazandırır.

Akşam Bakımı
Akşam bakımı da sabah bakımına benzer. Özellikle makyajlıysanız yüzünüzü ve boynunuzu önce sabunla yıkayın, daha sonra tonik veya losyon, bunlar yoksa süt ile iyice silerek temizleyin. Yüzünüzde fondöten veya pudra artığı bırakmayın. Daha sonra cildinize sabah kullandığınızdan biraz daha yağlı bir nemlendirici krem sürün. Kreminizi cildinizin yapısına göre seçmeye özen gösterin. Evet hepsi bu. Basit, ekonomik ve gerçekten faydalı.

Cildinize uyguladığınız sabah ve akşam bakımının yanında haftada bir kez uygulayabileceğiniz bitkisel cilt bakımı maskelerini çeşitli kaynaklardan ve internetten sizin için derledik.

1 adet yumurtanın beyazını iyice çırparak kabartın. İçine bir komposto kaşığı bal ile birkaç damla bademyağı ilave edin. Bu karışımı krema haline gelinceye kadar çırpın (eğer cildiniz kuru ise badem yağını birkaç damla daha fazla katabilirsiniz). Hazırladığınız kremi sabahları yüzünüze sürüp 1-2 saat bekleyin ve daha sonra yüzünüzü ılık suyla silin (haftada bir kez uygulayabilirsiniz).

1 tane muzu soyup iyice ezin ve bunu yüzünüze sürüp 15 dakika bekletin. Daha sonra yüzünüzü su ile yıkayın ve yumuşak bir havlu ile kurulayın ve nemlendirici krem sürün (haftada bir kez uygulayabilirsiniz).

Cilde Parlaklık Vermek İçin
1 kaşık bal ile 1 yumurtanın akını iyice çırpıp yüzünüze sürün. 15 dakika bekledikten sonra avuç içlerinizi 4-5 kere yüzünüze bastırıp çekin. Daha sonra yüzünüzü soğuk su ile yıkayın.

Aynı miktarlarda avokado yağı, buğday yağı, saf zeytinyağı ve 2 yemek kaşığı balı iyice karıştırıp cildinize sürün. 10-15 dakika bekledikten sonra cildinizi ılık su ile yıkayın.

Cildinizdeki gözenekleri sıkılaştırmak için
2-3 yemek kaşığı killi toprak ile 2 tane havucun suyunu karıştırıp yüzünüze sürün. 1 saat bekledikten sonra yüzünüzü soğuk su ile yıkayın.

1 litre maden suyuna 1 tutam lavanta çiçeği, 1 tutam ısırgan yaprağı, 1 tutam kırlangıç otu atıp 2 gün bekletin. Sonra bu su ile yüzünüzü silin. 30 dakika bekledikten sonra ılık su ile yüzünüzü yıkayın.

Akburçak taneleri dövülerek un haline getirilir. Elde edilen un damıtılmış su ile yoğrulur. Yumurta sarısına, yarım fincan zeytin­yağı ve iki kaşık bal ilâve edilerek çırpılır. Çırpılan karışım burçak hamuru ile karıştırılarak krem kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Elde edilen krem, yüzdeki gözenekleri beslemede maske yapılarak yüz kısmına uygulanır. Bu kremin devamlı kullanılması halinde, yüzdeki sivilceleri gidermekte de etkin yararlar sağlar.

29 Eylül 2008 Pazartesi

Genç kalmanın sırrı

Yüzyıllardır neredeyse herkesin tutkusu olan genç kalmanın sırlarına bir sır daha eklendi…

Yaşlanmayı geciktirici bir dizi yöntemlerin oldukça popüler olduğu günümüzde, düzenli yapılan sporlar etkin gençlik ve zindelik sağlıyor…

Yüzme: Yaşlandırmayı geciktiren en etkili spor olarak görülüyor. Özellikle sırtüstü yüzmek, göğüs, sırt kaslarını daha etkili hareket ettirdiği için olası sarkmaları engelliyor. Ayrıca yine stres hormonlarını devreden kaldırıp, ruhsal olarak da insanda olumlu etki bırakıyor.

Bisiklet: Yüksek bir anti-aging faktörü olarak gösterilen bisiklet, aynı zamanda vücudu da genç tutuyor. Bacak kaslarını ve kalçaları sıkılaştıran bisiklet, her yaştan insanların zevkle yapabileceği bir spor olarak görülebilir.

Tenis: Tenis oyuncularının vücutlarının çok güzel olduğunu hiç fark etmiş miydiniz? Vücutta aynı anda tüm kasları hareket ettiren tenis yaşlanmaya karşı da büyük bir kalkan oluşturuyor.

Jimnastik: Her ne kadar yüzme ya da jogging kadar etkili olmasa da, vücudu dinamik ve hareketli kılıyor. Her spor gibi jimnastik yaparken de doğru nefes alıp vermeyi ihmal etmemek gerekiyor.

Erken doğum riski

Sağlıklı bir çocuk dünyaya getirmek bütün çiftlerin hayalidir. Ancak bazen elde olmayan bazı gelişmeler yaşanabilir. Beklenmedik bir zamanda bebeğinizin erken dünyaya gelmesi gibi. Buradan anne-babalara sesleniyoruz. Hemen endişelenmeyin ve paniğe kapılmayın... Çünkü bebeğiniz için yapılabilecek birçok şey var.

Erken doğum, gebeliğin 37nci haftasından önce gerçekleşen doğuma denir. Günümüzde, bebeklerin yaklaşık yüzde 9u erken doğmaktadır ve yenidoğan ölümlerinin yüzde 83ü 37nci haftadan önce doğan bebeklerde görülmektedir. Bu nedenle, erken doğan bebeklerin (prematüre) tedavi edilmesinde yenidoğan yoğun bakım üniteleri yaşamsal bir önem taşımaktadır.

Erken doğum önemlidir

Miadında gebelik 37nci gebelik haftasını tamamlamış gebeliktir. Bu nedenle "erken doğum" (miad öncesi doğum), 37nci haftadan önce gerçekleşen doğuma denir. Erken doğum eylemi doğum hekimliğinin başlıca sorunudur. Yılda 300 bini aşkın çocuğun yaşama şansını ve sağlığını etkilemektedir. Günümüzde, bebeklerin yaklaşık yüzde 9u erken doğmaktadır. Yenidoğan ölümlerinin yüzde 83ü 37nci haftadan önce doğan bebeklerde görülmektedir. Erken gebelik haftasında yüksek olan yenidoğan ölüm hızı gebelik haftası ilerledikçe önemli oranda azalır.

Birden fazla sebebi vardır

Doğum ağrılarını vakitsiz başlatan nedenlerin arkasında, gebeliği miada kadar koruyan güvenlik mekanizmasının yetersizliği yatmaktadır. Genellikle erken doğum eyleminin birden fazla sebebi olduğu ve birden fazla mekanizma ile başladığı kabul edilmektedir. Bunlardan bebeğe ait nedenler arasında en başta gelenler; melformasyonlar, çoğul gebelik, bebeğin eşinin erken ayrılması, suyunun fazlalığı veya azlığı vardır. Anneye ait nedenler ise; 17 yaş altında 34 yaş üzerinde olma, aşırı boy kısalığı, boya göre aşırı kilolu olma, enfeksiyonlar, gebelikteki kanamalar, rahim anomalileri, düşükler, sık aralıklı doğumlar, gebelikte tansiyon yükselmesi, annenin akciğer, kalp, böbrek, karaciğer hastalıkları, kansızlık, beslenme yetersizliği, sigara ve alkol içimi, ruhsal bunalımlar, sosyal koşullar ve ağır iş koşullarıdır.

Erken başlayan belirtilerden şüphelenin

Miadından önce rahimde kasılma şeklinde sertleşme veya sancı ifade eden her gebede erken doğum eyleminden şüphe edilmelidir. Ayrıca bel, sırt ağrısı, kasık ağrısı, uyluğa varan ağrı, akıntıda değişiklik, lekelenme ve ishal şikayetleri de erken doğum ihtimalini akla getirmelidir.

Erken doğumu erken teşhisle önleyin

Erken doğumun önlenmesinde yüksek riskli gebelerin erken tanısı ön plandadır. Bu nedenle günümüzde konunun uzmanları tarafından çeşitli sistemler kullanılmaktadır. Erken doğum olaylarına yaklaşımda amaç geri dönüşümsüz safhaya gelmeden erken eylem tanısının doğru olarak konmasıdır. Ancak bu her zaman mümkün olamamakta, gebelerin bu konuda yeterince bilgi sahibi olmadıkları deneyimlerle görülmektedir. Yapılan araştırmalarda gebelerin üçte birinin erken doğum eylemi belirtilerini tanımadıklarını, yarısının ise ikiz gebelik ve daha önce erken doğum yapmış olmanın risk arttırıcı faktör olduğunu bilmedikleri görülmüştür. Son yıllarda çeşitli araştırmacılar tarafından erken doğumu önleme programları geliştirilmiştir. Bu programlar, erken doğum eyleminin uyarıcı belirti ve bulguları konusunda hastanın eğitilmesi esasına dayanmaktadır. Programın temel özellikleri kansızlık, enfeksiyon gibi erken doğuma hazırlayıcı faktörlerin düzeltilmesi, gebelere erken doğum belirtilerinin tanıtılması, bunların nasıl saptanacağının öğretilmesi hastanın herhangi bir sorun anında ilgili sağlık personeli ile temas kurabilme imkanına kavuşması ve düzenli muayenelerle kontrolüne dayanır.

Tedavi anneye ve bebeğe yönelik olmalıdır

Başlangıçta yatak istirahatı, annenin sıvı alımının arttırılması ve sedosyonu en sık kullanılan tedavi şeklidir. Takiben rahim kasılmalarının durdurulması amacıyla çeşitli tedavi yöntemleri, erken doğum eylemine neden olan enfeksiyonların tedavisi için antibiyotik uygulaması ve bebeğin akciğer olgunlaşmasını sağlayıcı ilaçlar uzman hekim tarafından uygulanır.

Erken doğan bebekler yüksek risk altındadır

Erken doğan bebekler, solunum, mide-barsak, böbrek ve sinir sistemleri komplikasyonları açısından yüksek risk altındadır. Erken doğmasına rağmen yaşama şansına sahip olan bebeklerin önemli bir bölümünde fiziksel ve zihinsel ciddi sorunlar gelişebilmektedir. Komplikasyonların giderilmesi ve rehabilite edilmesi sırasında oluşan tıbbi bölüm masrafları da oldukça büyük rakamlara ulaşmaktadır.

Yenidoğan yoğun bakım üniteleri bebeğinizin hayatını güvence altına alır

Yenidoğan yoğun bakım üniteleri erken doğan bebeklerde (prematüre) yaşamsal bir önem taşır. Yenidoğan bakım teknikleri geliştikçe, erken doğanların hastalık ve ölüm oranları, önemli ölçüde düşmüştür. Günümüzde, yaşatılabilen ve şu anda 6 yaşında olan en küçük bebeğin doğum ağırlığı 280 gramdır. Ancak ne yazık ki her bebek bu kadar şanslı değildir. Bu nedenle, erken doğumlarda bebeği güvence altına alabilmek için, yenidoğan yoğun bakım merkezlerinin ve bu konuda uzmanlaşmış sağlık personelinin yaygınlaştırılması gerekir.

Erken doğum riskine karşı önlem alın

Erken doğum, yenidoğan döneminin hastalık ve ölümlerinin en önde gelen nedeni olup, zeminde yatan hastalık nedeninin kesin olarak bilinmemesi, yetersiz ve geç teşhis gibi nedenlerden dolayı tedavide her zaman istenen sonuç alınamamaktadır. Erken doğum riskine sahip gebelerin dikkatli olması, beslenmesini düzeltmesi, yorucu ve stresli yaşamdan kaçınması, sigara içimini aza indirgemesi, gerekli tıbbi önlemleri dikkatle uygulaması gerekir. Erken doğum belirtileri başlamışsa en kısa zamanda yenidoğan yoğun bakım imkanlarının bulunduğu bir merkeze başvurulması gerekir.

Meme Enfeksiyonları

Bazen mastit denilen meme enfeksiyonlarına süt veren veya süt vermeyi yeni kesmiş kadınlarda rastlanması yaygındır. Bu enfeksiyonlara genellikle çatlak bir meme başından içeri sızan bakteriler neden olur. Enfeksiyon çok şiddetliyse apse şekline de dönüşebilir. Çevredeki dokular kendilerini korumak için, enfeksiyonun etrafında sertleşerek bir duvar oluşturan bir madde salgılarlar. Bu duvarın içinde iltihap birikir.
Belirtiler

- Kırmızı, hassas, acı veren yumru veya şişlik;

- Koltuk altındaki memeye yakın bezlerde şişme;

- Ateş.

Teşhis

Süt veren bir kadında yukarıda belirtilen semptomların bir araya gelmesi, bir enfeksiyonun güçlü belirtisidir.

Ancak, süt vermeyen kadınlarda da bazen meme enfeksiyonu olur. Bu semptomlar, çok ender görülen bir kanser türünün bulgularıyla benzerlik gösterdiği için, doktorunuz habis bir oluşum ihtimalini göz önünde tutarak, çok dikkatli bazı testler uygulayacaktır. Bunlar mamografi, iğne ile biyopsi veya ameliyatla biyopsi olabilir.

Memelerdeki enfeksiyon genellikle antibiyotiklere çok çabuk cevap verir. Eğer cevap vermezse ve apse oluşmuşsa, akıtılır.

Tedavi-Korunma

Süt veriyorsanız, emzirme aralarında memenizi temiz ve kuru tutun ve tahriş eden kumaşlar giymeyin. Bebeğinizin meme başını çiğnemesine izin vermeyin.

İlaç Tedavisi

Doktorunuz bir antibiyotik ve ağrıyla ateş için de ağrı kesici verebilir. Süt veriyorsanız bu ilaçların sütünüz ve bebeğinize zararlı etkileri olmamalıdır. Yine de büyük olasılıkla enfeksiyon geçene kadar bebeğinize öteki memenizi vermeniz tavsiye edilecektir. Bu süre içinde memede sütün birikerek ağrılı bir tıkanmaya sebep olmaması için, masajla biriken sütü akıtmanız gerekecektir.

Ameliyat

Genellikle antibiyotik yeterlidir. Değilse, apse akıtılabilir. Doktor bir iğneyle apseyi boşaltır veya areola nın (meme halkası) yanını hafifçe

yararak buradan iltihabın akmasını sağlar. Bu yarık çok küçük bir iz bırakır.

Aids Bulaşma Yolları

AIDS bulaşma yolları testler ilaçlar - editor: draligus
AIDS, ölümle sonuçlanan mikrobik bir hastalıktır. Bu mikrop bulaştıktan sonra, bağışıklık sistemini bozarak, insanın birçok hastalığa karşı kendini koruyamamasına sebep olur. Ancak, hastalık belirtileri hemen ortaya çıkmaz. Zamanla vücudun savunma sistemi yavaş yavaş ortadan kalkar ve ortalama 10 yıl sonra , çeşitli hastalık belirtileri görülmeye başlar. AIDS hastalığı ortaya çıksın, çıkmasın, mikrobu taşıyan kişiler başkalarına bulaştırabilirler.

Bir insanda AIDS mikrobu olduğunu belli edecek net bir işaret yoktur. Kişinin kendi kendine tanı koyması mümkün değildir. Kesin tanı ancak kan muayenesi ile konulur. AIDS'in kesin tedavisi yoktur ve henüz koruyucu bir aşı bulunamamıştır. Mikrop, kişiden kişiye 3 yol ile geçebilmektedir: cinsel ilişki yoluyla, kan yoluyla ve anneden bebeğine.

AIDS'ten korunmak için şu önlemler alınmalıdır: *Mikrobu taşıyıp, taşımadığı bilinmeyen kişi ile girilen cinsel ilişkilerde kondom kullanılmalıdır.


Kontrol edilmemiş kan ve kan ürünleri kesinlikle kullanılmamalıdır.
Şırınga, iğne, jilet gibi her türlü delici ve kesici alet, başkaları ile paylaşılmamalıdır.
*Çiftler evlilik ve hamilelik öncesinde AIDS testi yaptırmalıdır.

AIDS mikrobu vücut dışında yaşayamayan çok dayanıksız bir virüstür ve dış ortamda kısa sürede ölür. Bu yüzden el sıkışma, sarılma, dokunma, aynı tabaktan yemek yeme ile, tuvalet ve banyolardan geçme tehlikesi yoktur. Bu nedenle AIDS'e yakalananları gereksiz yere dışlamayınız, onlara destek olunuz.


Daha fazla bilgi edinmek için sağlık kuruluşlarına başvurunuz.

2. CİNSEL İLİŞKİ İLE BULAŞMA HAKKINDA BİLGİ

AIDS insandan insana en fazla kadın-erkek arasındaki cinsel ilişki yoluyla bulaşmaktadır. Bunun yanısıra, iki erkek arasındaki eşcinsel ilişkiler de AIDS'in bulaşması açısından önemli yollardandır. Cinsel ilişki sırasında kadın ve erkek cinsel organlarındaki, makattaki zedelenmeler mikrobun sağlam kişinin vücuduna girmesine yol açar. Cinsel organlarda herhangi bir hasar olmaksızın da geçiş olabilir. Cinsel ilişki sayısı ile bulaşma riski artmaktadır. Bununla birlikte tek bir cinsel ilişkiyle de bulaşma olabilmektedir.

Cinsel ilişkide, kadın cinsel organının daha geniş bir doku yüzeyine sahip olmaları ve ilaveten meninin daha yüksek yoğunlukta mikrop içermesine bağlı olarak, kadınlar daha fazla risk altındadırlar. Sosyal yönden riskli davranışlar; birden fazla kişi ile korunmasız cinsel ilişkide bulunmak, eşcinsellik, hayatını fuhuşla kazanan kişilerle korunmasız cinsel ilişkiye girmek olarak sıralanabilir.

Günümüzde AIDS'in dünyadaki yayılımında bir numaralı bulaşma yolu cinsel ilişkidir. Aynı şekilde ülkemizde de AIDS vaka ve taşıyıcılarının büyük bir çoğunluğunda mikrobun cinsel ilişki yoluyla bulaştığı kesin olarak belirlenmiştir. Bu yolla bulaşmanın engellenmesinde tek çözüm; herkesin "Güvenli Cinsel Davranışlar"ı benimsemesidir. Bunun için her iki eş karşılıklı tek eşlilik davranışı içerisinde olmalıdır. Bunun yanında cinsel ilişki ile bulaşmanın önlenmesinde bugün için bilinen yolun, ilişkilerde kondom kullanılması olduğu daima akılda tutulmalıdır. Kucaklama, okşama, sarılma, zedeleyici olmayan öpüşmeler ile AIDS bulaşmaz.

UNUTMAYINIZ!

AIDS'ten korunmanın en güvenli yolu tek eşliliktir.

İnsanların dış görünüşlerinden HIV ile enfekte olup olmadıklarını anlayamazsınız. Güvenli bir cinsel ilişki için kondom kullanınız.

3. KAN YOLUYLA BULAŞMA HAKKINDA BİLGİ

Mikrobu almış kişiden alınan; kan, kan ürünleri, organ, doku ve spermin başkasına verilmesiyle virüs bulaşabilir. Buna bağlı olarak, kan nakline yoğun olarak ihtiyaç gösteren kişiler normal nüfusa kıyasla daha fazla risk altında kabul edilirler.

Kan yoluyla bulaşmanın diğer bir biçimi de, sterilize edilmemiş yani mikroptan arındırılmamış, iğne, enjektör, makas, jilet gibi diğer delici-kesici aletlerin kullanılması ile olan bulaşmalardır. Damardan uyuşturucu kullananlar kendi aralarında ortak iğne, enjektör kullanmalarına bağlı olarak, en fazla risk altındaki gruplar arasında yer almaktadır.

Kan yoluyla bulaşmanın önlenmesi için, öncelikle tüm kan ve kan ürünleri ile organ, doku, sperm vs. veren kişilerin uygun testlerle taranması gerekir. Mikropla bulaşmış veya kontrolü yapılmamış kan ve kan ürünleri hiçbir şekilde kullanılmaz. Bu tedbirler hükümet tarafından alınmıştır.

Bugün için dünyada ve ülkemizde kan ve kan ürünleri nakli yoluyla olan bulaşmalar düzenli tarama çalışmaları neticesinde büyük ölçüde kontrol altına alınmış durumdadır.Kan ve kan ürünlerinin kontrolü ve tek kullanımlık enjektör uygulamasının yaygınlaştırılması ile yıllar içinde bu yolla olan bulaşmalar giderek azalmıştır.

Ancak kan yolu ile bulaşmanın tamamen önlenebilmesi için, mikrop taşıyan iğne, şırınga ve kesici aletlerle bulaşmaların da önlenmesi gerekir. Uyuşturucu bağımlılığı olan ve ortak enjektör kullanımı nedeniyle mikrobu alan kişiler ise hem Avrupa ülkelerinde hem de ülkemizde artmaktadır.

Tıbbi uygulamalarda tek kullanımlık iğne, şırınga ve malzeme kullanılmalı ya da bunlar sterilize veya dezenfekte edilmeden kullanılmamalıdır. Kişiler AIDS'ten korunmak için ortak jilet kullanımından kaçınmalı, makas, kesici delici tırnak bakım malzemelerinin steril olduğundan emin olmadan kullanılmalarına izin vermemelidirler. Bu aletlerin 20 dakika kaynatılması veya çamaşır suyunda bekletilmeleri ile AIDS mikrobunun etkisiz hale getirilmesi kolayca mümkün olabilmektedir.

4. ANNEDEN BEBEĞE BULAŞMA HAKKINDA BİLGİ

Mikrobu almış olan anne, bebeğine bulaştırabilir. AIDS mikrobu, hamilelik esnasında, doğum sırasında veya anne sütü ile bebeğe geçebilir. Anneden bebeğe bulaşma oranı kesin olarak bilinmemekte, % 30 civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Annneden bebeğine bulaşmayı en erken devrede tanımlamak ve gerekli önlemleri alabilmek için gebelik öncesi AIDS tarama testleri yaptırılmalıdır.

Mikrobu aldığı bilinen kadın için önerilebilecek tek yol hamilelikten kaçınmaktır. Çünkü doğacak bebeğin AIDS'e yakalanma olasılığının yanısıra , öksüz ve yetim kalma olasılığı da gözönüne alınmalıdır. Gebelik oluştuktan sonra nihai karar aileye ait olmak üzere gebelik sonlandırılabilir.

Son yıllarda ülkemizde de AIDS'li bebek doğumlarında artış olmuştur. Bugüne kadar annesinden AIDS mikrobu alan 6 bebek bildirilmiştir.

5.AIDS TANISI VE TESTLER HAKKINDA BİLGİ

AIDS'in kesin tanısı laboratuvar tetkikleri ile konulur. En fazla kullanılan tanı yöntemi; tarama testleri ile kanda antikor tayinidir. Antikor, mikroba karşı vücudun geliştirdiği maddelere denilir ve bunlar mikrop girdikten ortalama 3 ay sonra oluşurlar. Bu süre 6 haftadan 1 yıla kadar değişebilmektedir. Dolayısı ile maruziyetten hemen sonra yapılan testler doğru sonuç vermeyebilir. Bu nedenle riskli davranışta bulunan kişinin durumu en erken 3 ay sonra belli olabilir.

İlk tarama testleri ile pozitif bulunan tüm örnekler mutlaka daha ileri teknik gerektiren doğrulama testi ile incelenir. Çünkü başka nedenlere bağlı olarak hatalı pozitiflik görülebilmektedir. Doğrulama testi ile tekrar pozitif bulunan kişi AIDS mikrobu ile karşılaşmış demektir.

Tarama testleri devlet hastanelerinde, halk sağlığı laboratuvarlarında, özel hastane ve laboratuvarlarda, kızılay kan merkezlerinde, üniversite hastanelerinde yapılmakta olan kolay ve ucuz testlerdir.

Test başvurusunda adınızı kodlayarak verebilir, kimliğinizi saklayabilirsiniz. Yasal olarak, kimlik bilgileriniz bilinse bile sağlık kuruluşunda gizli tutulmak zorundadır ve izniniz dışında açıklanamaz.

Mikrobu aldığınızdan herhangi bir şüpheniz varsa, hem bir an önce gerekli tıbbi yardımı almak, hem de sevdiklerinizi korumak için test yaptırınız.

6. AIDS TEDAVİSİ VE RUHSAL DESTEK HAKKINDA BİLGİ

AIDS tedavisinde iki yaklaşım vardır. Birincisi AIDS mikrobunun kendisine yönelik yaklaşımlar, ikincisi AIDS'e bağlı olarak ortaya çıkan hastalıkların tedavisi.

AIDS mikrobuna karşı bugüne kadar kesin etkili bir yöntem bulunamamıştır. Ancak, son yıllarda kaydedilen gelişmeler umut vermektedir. Hastalığın mümkün olduğunca erken tanımlanması ve sonra birden fazla ilacın birarada kullanıldığı tedavi şemaları ile hastalık belirtilerinin ortaya çıkışı geciktirilebilmekte ve hastanın yaşam süresi uzatılabilmektedir. Bunlar hatalı kullanıldıklarında zehir etkisi olabilecek ilaçlardır ve yalnız hekim kontrolünde kullanılmalıdır.

İkinci yaklaşım ise, AIDS mikrobunun vücudun bağışıklık sistemini hasara uğratması neticesinde ortaya çıkan verem, mantar ve benzeri diğer hastalıkları bilinen yollarla tedavi etmektir. Kişide gelişen hastalık tablosuna göre, antibiyotikler, antifungal ajanlar, radyoterapi, kemoterapi ve cerrahi tedavi yöntemleri kullanılmaktadır.

Hastanın diğer bir bulaşıcı hastalığı yoksa ve kendi sağlığı gerektirmedikçe, ayrı bölümlerde bulundurulmasına gerek yoktur.

Genel bir kural olarak, hastalığı ne olursa olsun, her hastaya mümkün olduğunca cesaret ve umut vermek gerekir. Buna özellikle ihtiyacı olan AIDS hastaları, doktoruna, yakınlarına ve arkadaşlarına güven duygusunu kaybetmemeli ve olabildiği ölçüde normal yaşantı ve ilişkilerini sürdürmelidirler. AIDS'e yakalananlarda başlangıçta kabullenememe ve isyan duyguları ortaya çıkabilir, bunu yalnızlık, toplum tarafından dışlanma hissi, umutsuzluk ve çaresizlik duyguları izler. Kişi ruhsal olarak çökkünlüğe girebilir. Uykusuzluk, iştah bozukluğu, zayıflama, unutkanlık, çabuk yorulma, halsizlik, umutsuzluk, çaresizlik duyguları ruhsal çöküntü belirtisi olabilir. Bu durum tedavi edilebilir ancak kişi bu duyguları kaderi olarak değerlendirip, yardım istemeyebilir. Oysa, ruhsal destek ve tedaviler, hastanın yaşama daha umutla sarılmasını ve mücadele için kendini daha güçlü hissetmesini sağlayacaktır. AIDS'e yakalananlar çekinmeden psikiyatriste başvurmalı ve duygularını paylaşmalıdırlar. Böylelikle kendisine gerek kendi sağlığını koruması, gerekse başkalarına bulaştırmaması için nasıl davranması gerektiği konusunda da bilgi verilecektir. Gerekiyorsa ailesine de danışmanlık hizmeti sağlanacaktır.

7. AIDS UYUŞTURUCU İLİŞKİSİ HAKKINDA BİLGİ

Uyuşturucu madde bağımlılığı AIDS için çok ciddi bir risk faktörüdür. Damar yolu ile uyuşturucu kullananlarda AIDS'e sık rastlanılmaktadır. Uyuşturucu bağımlıları, damar yolu ile uyuşturucu kullanırken sıklıkla başkası tarafından da kullanılmış, kirli enjektörleri defalarca kullanmaktadırlar. Kirli ve kullanılmış enjektörler AIDS mikrobunun bağımlılar arasında hızla yayılmasına neden olmaktadır. Buna ilaveten uyuşturucu kullananlar arasında kontrolsüz ve korunmasız cinsel ilişkiler yaygın olarak görülmektedir. Bu ilişkiler de AIDS'in yayılımına neden olmaktadır.

Uyuşturucu bağımlılığı olan ve ortak enjektör kullanımı nedeniyle mikrobu alan kişi sayısı hem Avrupa ülkelerinde hem de ülkemizde artmaktadır.

Sağlığınızı korumak için uyuşturucu kullanmaktan kaçınınız. Uyuşturucuların yarattığı manevi ve maddi yıkım sonunda, ya doğrudan uyuşturucudan yada AIDS'ten ölüm riski olduğunu unutmayınız

Adet kanaması sırasında cinsel ilişki

Adet kanaması sırasında cinsel ilişki kurulur mu? Gebe kalınır mı?

Bunun cevabı için adet kanamasının ne olduğunu bilmek gerekir.Adet kanaması kadın rahmi içindeki bir dokunun kanayarak dokulmesidir.Bu doku gebelik sırasında bebeğin yapıştığı ve beslenmesi için gerekli koşulları sağlayan özel bir yapıdır.İşte bu doku gebelik oluşmadığı her ay bir dahaki yumurtlamaya yeniden hazırlanması için üstteki tabakasını kanayarak doker ve alttan yeni doku oluşmaya başlar.

Adet kanamasına ait gerçek dışı uydurmalar;Vücuttaki kirli kan atılması gibi, zehirli olduğu,vücuttan atılmasa kişiyi zehirlediği, pis olduğu ,bu sırada ilişki kurulursa kısır olunacağı gibi bu şeyler tamamen yanlıştır.

Adet sırasındayken seks yapılıp yapılamayacağın cevabı ise koşullara ve kişilere ,vede kişilerin inançlarına göre farklılık gösterir.

Adet sırasında yani kadının menturasyonu sırasında eğer prezervatifsiz cinsel ilişki kurulursa kadın veya erkeğin mikrop kapma şansı olabilir.Çok nadir de olsa adet kanaması sırasında gebe kalma olasılığıda mevcuttur,bunu da göz ardı etmemek gerekir.

Bir çok kadın adetliyken kendilerini itici bulurlar, ve de erkeklerin bu hallerinden rahatsız olabileceklerini düşünürler,oysaki bazı rahatsız olan bunu itici bulan erkekler olduğu gibi ,bundan rahatsız olmayan, kadını adet döneminde de arzulayan ve bu sırada cinsel ilişki kurmak isteyen, cinsel ilişki kuran ve de bundan zevk alan bir çok erkekte mevcuttur.

ERKEN BOŞALMA

Tanım: Boşalmanın (Ejakulasyon) penis vajinaya girdikten sonra cinsel tepkileri normal olan bir eşi tatmin edemeden olması veya kişinin isteğinden önce olmasına Erken Boşalma (Premature Ejaculation) denir.

Genellikle dile getirilmesi güç olduğundan ve göreceli bir kavram olduğundan rastlanma sıklığı konusunda yeterli bilgi yoktur. Ancak 25 yaşın altındaki genç erkeklerin üçte birinde ve 40 yaşın üzerindekilerin % 10 unda görüldüğü sanılmaktadır. Aslında hemen her erkek hayatının bir bölümünde bu sorunla karşılaşabilir. En azından ilk cinsel deneyimleri esnasında oluşan gerginlik sebebiyle erken boşalma görülebilir ve zamanla ejakulasyonu kontrol etmeyi öğrenirler.

Erken boşalmada sebepler: Erken Boşalmanın birinci sebebi biyolojiktir. Erkekte normal fizyolojik boşalma ve orgazm penis vajene girdikten 2-3 dakika sonra olmaktadır. Oysa kadınlarda normal fizyolojik orgazm ve doruğa ulaşma penis vajene girdikten yaklaşık 12-14 dakika sonra olmaktadır. Ancak çoğu kadın sadece penisin vajene girmesi ile orgazma ulaşamaz diğer cinsel uyarılara da gereksinim duyarlar. Kadınların yaklaşık % 10 u ise cinsel uyarılara rağmen hiçbir şekilde orgazm olamamaktadır.

Diğer sebepler arasında ise günah işleme veya suçluluk duygusu, hastalık kapma, gebe bırakma, başkası tarafından mahrem yerlerinin keşfedilme korkusu ; aşırı isteğin verdiği gerginlik gibi psikolojik faktörler önemli rol oynamaktadır.

Bazen prostat iltihapları veya sinirsel yolları etkileyen hastalıklarda rol oynamaktadır.

Erken Boşalmada Tedavi: Sebebin açığa çıkarılması, endişelerin giderilmesi , sık cinsel ilişkide bulunarak cinsel gerilimin azaltılması bazen işe yarayabilir.

Erken boşalma eşlerin biri veya her ikisi içinde cinsel sorun halini alırsa tedavisi gerekir.

Erken boşalmada tedavisinde sıkıştırma tekniği : Masters ve Johnson tarafından geliştirilen bu metodda kadın erkeğin penisini boşalma yaklaşana kadar uyarır. Boşalma oluşacağı anda kadın erkeğin penisini erksiyonun bir kısmı kayboluncaya dek sıkar. Bu teknikde amaçlanan orgazm öncesi hissedilenleri ve geciktirmeyi erkeğe öğretmektir. Elle uyararak hareketsiz bir ilişki ile başlayan bu teknik daha sonra kaydırıcı bir krem kullanarak,kadının üstte olduğu pozisyonda hareketsiz olarak , kadının üstte olduğu pozisyonda hareketli olarak sürdürülür. Master ve Jhonsons bu tekniği öğrenerek uygulayanların %98 inde erken boşalma sorununun ortadan kalktığını bildirmiştir.

Erken boşalma tedavisinde dur-başla Tekniği: Bu teknikte kadın erkeğin penisini 3 kez ardı ardına boşalma olasıya kadar uyarır, ancak boşalma olmadan önce uyarıyı keser. Dördüncü denemede ise boşalmaya izin verilir. Haftada 3 kez erkek boşalmasını kontrol edesiye değin tekrar edilir. Boşalmanın kontrol edildiğinden emin olunduğunda bu işlem kayganlaştırıcı bir kremle denenir. Daha sonraki aşamalarda kadının üstte olduğu pozisyonda hareketsiz olarak , kadının üstte olduğu pozisyonda hareketli olarak ve son olarak yanyana pozisyonda dur-başla tekniği uygulanır. Bu teknikle erkek uyarılma sona erdirilmediği takdirde boşalacağı zamanı öğrenir. Bu tekniği uygulayanların % 90-95 inde boşalmanın 10-15 dakikalara uzayabildiği bildirilmiştir.

Erken boşalmada psikoterapi ve depresyon tedavisi: Bazı vakalarda erken boşalma derinlerdeki bir ruhsal çatışmadan veya depresyondan kaynaklanıyor olabilir. Bunların açığa çıkarılması, psikoterapi uygulanması veya depresyonun tedavisi erken boşalmayı da engelleyebilmektedir.

Geç Boşalma

Erkegin cinsel etkinlikleri sirasinda hiç bosalamamasi veya geç bosalmasi durumuna "Ketlenmis bosalma" ya da "Geç bosalma" diyoruz. Erkek cinsel islev bozukluklari içinde en nadir görülen bozukluktur. Hiçbir zaman bosalma olmuyorsa, aksakligin bedensel bir nedenden kaynaklanma olasiligi çok yüksektir ve bir üroloji uzmani tarafindan incelenmesi gereklidir.

Geç bosalma, çesitli biçimlerde görülebilir. Sorun genellikle esli cinsel etkinliklerde ortaya çikmakla beraber gençlerde masturbasyon sirasinda da görülebilir. Bedensel gelisimde gecikme söz konusu degildir, cinsel organlarin yapisi ve islevi normaldir. Ergenlik dönemine girilmis, ses kalinlasmis, erkek tipi killanma baslamis, uykuda gece bosalmalari olmaktadir. Ergen masturbasyon yapmayi denediginde çok uzun sürede bosalir veya hiç bosalamaz.

Genellikle bu kisiler alisilmis masturbasyon biçimlerini kullanmazlar, yani ellerini hareket ettirerek, penislerini uyarmazlar. Bazen yalnizca bedenleri özel bir durumda iken, örnegin yüzüstü yatarken, bosalacak kadar uyarilabildiklerini söylerler. Siklikla ellerini kullanmadan sürtünme hareketi ile bosalabilirler. Ancak alisilmis sekilde, ellerini kullanarak masturbasyon yaptiklarinda bosalma olusmaz. Genellikle esli cinsel etkinliklere girismekte çekingendirler, eger kiz arkadaslari ile giyinik veya yari giyinik sevismeleri olduysa, bunlarda penis sertlesmis ,ancak bosalma olmamistir. Bu tarz sevismelerde erkegin bosalmasi zaten istenen ve beklenen bir durum olmadigi için sorun olusturmaz. Bu durumdaki gençlerin sorunu, ön degerlendirme sonrasinda, uygun masturbasyon tekniklerinin ögretildigi, birkaç cinsel tedavi oturumu ile, kisa sürede tamamen düzelir.

Geç bosalmanin daha sik görülen biçiminde, erkegin tek basina iken yaptigi masturbasyon sirasinda sorunu yoktur. Baskalarina göre biraz daha uzun sürede olsa da, masturbasyon genellikle bosalma ile sonlanir. Burada temel bozukluk, esli cinsel etkinliklerde bosalmanin olmamasi veya çok geç olmasidir.

Bu cinsel islev bozuklugu birçok farkli tipte ortaya çikabilir. Bazilari kadinlarin yaninda, hiçbir sekilde bosalamaz, kadinin varliginda masturbasyonla da bosalamaz. Bazilari kadinlarla sevisme sirasinda geç de olsa bosalabilirken, cinsel birlesme sirasinda hiçbir zaman bosalamaz.

Bu hafif tipteki geç bosalma durumu, özellikle çocuk isteyen çiftler için önemli bir sorun olusturur. Geç bosalmanin daha hafif bir tipinde ise, erkek esli cinsel etkinliklerde, cinsel birlesme sirasinda da bazen veya her zaman bosalabilmekte, fakat bu çok uzun sürmektedir. Geç bosalmanin siddetine göre degiserek, 30-90 dakikaya kadar uzayabilen cinsel birlesmeler ise esler için fiziksel açidan ve zaman olarak sorun yaratabilmektedir. Bu seyrek görülen sorunun cinsel tedavisi de, diger cinsel islev bozukluklarina göre daha karmasiktir ve daha uzun sürer. Birçok cinsel islev bozuklugu, düzenli bir cinsel esi olmayan erkeklerde de basariyla tedavi edilebilir.

Ancak geç bosalma durumunda, sorun cinsel esin varliginda ortaya çiktigi için, cinsel tedavi için de düzenli bir cinsel yasamin mümkün oldugu bir es zorunlu olmaktadir. Cinsel tedavinin süresi, geç bosalmanin siddetine göre 4-8 aya kadar uzayabilmektedir.

Seyrek görülen bir cinsel islev bozuklugu oldugu için, az sayida tedavi çalismasi vardir, tedavi basarisi diger cinsel sorunlar kadar yüksek degildir. Bu nedenle cinsel tedavinin, deneyimli bir uzman tarafindan yürütülmesi gereklidir.

Orgazm

Teoride herkes orgazm yaşayabilir, ama herkes yaşamıyor.

Orgazm kişiden kişiye değişebilir, herkes aynı tarzda orgazm yaşamayabilir. Bazı kadınlarda orgazm yaşamak için klitorisin uyarılması gerekir, bazılarında ise buna gerek yoktur.


Orgazm için seksin en önemli parçası diyemeyiz ama seksin önemli bir parçası olarak kabul edebiliriz. Her cinsel ilişkinin orgazm ile sonuçlanması gerekmez.


Genç kadınların orgazma ulaşmaları zor olur fakat yaş ilerledikçe ve cinsel deneyimleri arttıkça orgazma ulaşmak daha kolaylaşır. Penisin vajinanın içine girmesi bir erkeğin orgazma ulaşması için yeterli olabilir, ama bu bir kadın için çoğu zaman yeterli değildir.


En kolay şekilde orgazma ulaşabilmek için eşlerin rahat ve sakin olmaları , birbirlerini tahrik etmeleri uyarmaları gerekmektedir.


Orgazm yaşayamamak çoğunlukla cinsel sorunlardan kaynaklanır, bu duruma kadınlarda daha çok rastlanır. Araştırmalar 10 kadından birinin hiç orgazm yaşamadığını göstermektedir.


Orgazm nedir?


Seks esnasında, erkeğin penisindeki adeleler ile kadının cinsel organları uyarılır ve gerginleşir. Bu gerilim cinsel ilişkinin en yüksek noktasına geldiğinde, eşlerin her ikisi de çok yoğun bir zevk hissederler -bu fiziksel ve ruhsal bir zevktir-. Eşlerin yaşadığı bu duruma orgazm veya en heyecanlı noktaya ulaşmak denilir. Genellikle erkek bu noktaya ulaştığında boşalır.


Ergenlik döneminden sonra, erkekler ve kadınlar rüyalarında orgazm yaşayabilirler, buna uykuda boşalma denilir. İleri yaşlarda orgazm mastürbasyon veya cinsel ilişki yoluyla yaşanır


Bazı insanlar gençlik yıllarından itibaren cinsellikten söz etmekten bile kaçınırlar. Cinselliği içeren konulardan rahatsızlık duyarlar, dolayısıyla mastürbasyon yapmak onlar için son derece itici, hatta kaygı vericidir. Kimileriyse cinsellikle ilgili duygularını bastırmayı tercih ederken kimileri cinselliğin zevk vermekten çok uzak bir şey olduğunu düşünür. Bir grup da cinsel performanslarının yeterince iyi olmadığını düşünür ki bu orgazm problemlerine yol açar. Bir de geçmişte yaşanılan cinsellikle ilgili problemlerini yenmelerine rağmen seks sırasında sadece orgazma odaklananlar vardır. Aslında orgazmın takıntıya dönüştürülmesi sorunun kendisini oluşturur. Partneri memnun etme çabasının da takıntıya dönüştürülmesi sorunların artmasına yol açar.


Birçok erkek kadınların ilişki sırasında birkaç kez orgazma ulaştığını ya da ulaşması gerektiğini düşünür. Oysa sanılanın aksine kadınlar ilişkiden orgazma ulaşmadan da zevk alabilirler. Kadınların orgazma ulaşamamasının sebebi partneri tarafından ilişki öncesinde uyarılmaması ya da yeterli düzeyde ön sevişme olmamasına bağlı olabilir. Bunun bir başka sebebi de çiftler arasındaki diyalog eksikliğidir. Orgazmla ilgili sorunun çözülmesi için çiftlerin birbirlerinin nelerden zevk aldığını keşfetmeleri, değişik pozisyonlar deneyerek rutin cinsel yaşamlarını renklendirmeleri gerekmektedir.


Önemli olan orgazmı cinselliğin en önemli amacı olarak görmekten vazgeçip ön sevişme, uyarılma, cinsel tecrübe, zevk ve çiftlerin birbirlerinin bedenlerini daha yakından tanımaları gibi şeyleri göz ardı etmemektir. Yani cinselliği bu saydıklarımızın bir bütünü olarak görmek gerekmektedir. Bunun dışında cinsel partnerinizi yakından tanımanız gerekmektedir. Gıdıklanmak kimi kadınları uyarırken kimisi bundan hiç hoşlanmayabilir. Ayrıca iki tarafın da ilişki için hazır olması gerekmektedir, partnerinizi zorlamak sorunlara yol açabilir. İlişkiden önce ya da ilişki sırasında klitorisin uyarılmasıyla eşiniz orgazma hazır hale gelebilir.


Son bir tavsiye olarak da aynı anda orgazma ulaşmayı beklemektense partnerinizi orgazm sırasında izleyin. Bırakın size yaşadıklarını anlatsın…

Penis Büyüklüğü

Kadında doğurganlığın, döllenmenin olabilmesi için erkeğin spermlerinin kadın vajinasının (haznesinin) arkasına ulaşabilmesi gerekmektedir, bunun için de 10 cm ve üzerindeki penis boyu yeterlidir.
Ergenliğe ulaşmış bir erkeğin penisinin ortalama uzunluğu sertleşme olmayan durumda 5 - 9 cm, sertleşme halinde ise ortalama 16 cm boyundadır. Bununla birlikte penisin büyüklüğü kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Penis boyu ortalama 16 cm olmakla beraber 11-18 cm normal kabul edilir.

Normalden daha uzun bir penis cinsel ilişki sırasında genelde kadına zevk yerine acı vermektedir. Bu nedenle sanılanın aksine uzun (büyük) penis, iyi bir cinsel ilişki için ideal değildir. Ancak normalden daha küçük penisler de cinsel ilişki sırasında sorunlara yol açarlar, dahası sahibine psikolojik olarak sorun olurlar.

Penis boyunu ve kalınlığını arttıran çeşitli ameliyatlar bulunmakta ve ülkemizde de yapılmaktadır. Ancak bu ameliyatların herkesde başarıyla sonuçlanmadığı da bir gerçektir. Ameliyat öncesi erkeğin hormonlarının ölçümü yapılır ve penisin ereksiyon halindeki boyu saptanır (kökü ile uzu arası). Genellikle 8 cm’lik uzunluğa sahip bir penis işlevsel olarak kabul edilir. Fakat kişinin daha uzun penis isteği de dikkate alınarak penis uzatılabilir. Bu uygulama için kişinin diğer yönlerden tam olarak sağlıklı olması gerekir. Cerrahi yöntem penisin üst başlangıç bölümündeki derinin ve penisi kalça kemiğine bağlı tutan bağların uzatılarak ek penis boyu kazanma prensibine dayanır. Bu şekilde ek 3 ile 5 cm arasında değişen ölçülerde ek penis boyu kazanılır. Ameliyat sonrası 2 ay kadar süre hasta, kontrollere çağrılır.

Piyasada satılan penis büyüttüğü iddia edilen vakum pompaları veya benzeri yöntemlerin genelde hiç bir faydası yoktur. Penisi büyüttüğü iddia edilen vakum pompaları, penis sertleştiğinde içindeki kanı tutan kapakçıklara ters basınç yolu ile zarar vermekte ve sertleşme problemlerinin gelişmesine neden olmaktadır. Bu yüzden zararlıdır.

Son olarak penisin boyundan ziyade işlevinin önemli olduğunu hatırlatmakda yarar var.

Rahim Pozisyon Bozuklukları

Kadınların çoğunda rahim öne yatıktır. Kapalı ucu rahim boynundan daha yüksek ve vücudun önüne daha yakındır. Beş kadından birinde ise rahim dönüktür (arkaya ve aşağıya doğru eğik). Ancak dönük rahim, özellikle adet sırasında sırt ağrılarına neden olur. çok ender vakalarda, penis çok derine girdiğinden, cinsel ilişki acı verir.
Belirtiler : Adet sırasında bazen sırt ağrısı.

Doktor alt karın muayenesinde rahimdeki dönüklüğü anlayabilir. Rahim dönüklüğü bir hastalık değildir ve çok ender olarak tedavi gerektirir. Eğer rahminiz dönükse ve hamile kalmışsanız, rahim genellikle kendi kendine düzelir. Bu durum normal doğuma engel olmaz.

Ne yazık ki hamilelik bir çare değildir. Doğum ertesinde, rahim genellikle eski şeklini alır.

Tedavi - Ameliyat

Eğer cinsel ilişki ağrılı oluyorsa, doktorunuz, rahim boynunu kavrayarak rahmi yukarı doğru kaldıran bir lastik halka (pesser) takar. Bu ağrıyı geçirmez ise doktor, rahmi yeni pozisyonuna devamlı olarak bağlamak için "karına asma" (Ventro-suspension) denilen bir ameliyat önerebilir.

Gebelik Sürecinde Büyüme Geriliği Olan Bebek

Gebelik yaşına göre aşırı küçük doğan bir bebekte genellikle yüzde 10 un altında büyüme geriliği olduğu kabul edilir.
Rahim içi büyüme geriliği, cenin plasenta aracılığıyla anneden yeterli besin alamadığı zaman ortaya çıkar. Büyüme geriliğiyle doğan bir bebek, normal boyutlarda bir yeni doğanın sahip olduğu miktarda vücut yağına sahip değildir. Bu nedenle, bebek normal vücut ısısını ve kan şekeri düzeyini korumakta güçlük çeker. Ayrıca, büyüme geriliği olan birçok bebek, en azından erken çocukluk boyunca yavaş büyür. Ayrıca zeka geriliği de görülebilir.

Birçok durum ve yaşam tarzı özelliği rahim içi büyüme geriliğine yol açabilir. Sigara içen, uyuşturucu kullanan ya da çok miktarda alkol alan bir kadının küçük bir bebeği olması daha büyük olasılıktır. Kötü beslenen ya da yeterli kilo almayan bir anne de, küçük bir bebek doğurma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bazı kronik hastalıklar da risk altında olmanıza yol açabilir.

Hamilelikle ilgili durumlar büyüme geriliğine neden olabilir. Bu durumlar arasında plasenta ve kordon anormallikleri, cenin enfeksiyonları ya da kusurlu gelişim ve birden fazla ceninin olması bulunur.

Doktorunuz rahim içi büyüme geriliğinden kuşkulanıyorsa, muhtemelen bir ultrason çektirmenizi isteyecektir.

Sigara içtiğiniz, alkol aldığınız, uyuşturucu kullandığınız ya da iyi yemediğiniz için cenin uygun bir hızla büyümediği zaman, bazen daha sağlıklı bir yaşam tarzına geçiş yararlı olabilir.

Ancak sık sık doğumun suni olarak başlatılması ya da bir sezaryen ameliyatının yapılması gerekli olur. Bebeğin zamanının dolmasına daha çok varsa, böyle erken bir doğumun riski, bebeği rahimde bırakıp kötü beslenmeye devam etmesine izin vermenin riskinden daha azdır.

Hamilelikte Faza Kahve Bebeğe Zararlı

Hamileler dikkat! Günde 4 fincandan fazla kahve zararlı. Yapılan araştırmalar kahvedeki kafeinin çocuk düşürme riskini arttırdığını ortaya koyuyor.
İsveç te yapılan bir araştırma, günde 4 kupadan fazla kahve içmenin hamileliğin başında çocuk düşürme riskini 2 katına çıkardığını ortaya koydu.

Araştırmaya katılanlardan Karolinska Enstitüsü profesörlerinden Sven Cnattingius, kahvedeki kafeinin çocuk düşürme riskini artırdığını belirlediklerini söyleyerek, kahve tüketiminin azaltılması durumunda ceninin sağlıklı büyüyeceğini belirtti. Cnattingius, araştırmalarında, hamileliklerinin 6 ila 12 inci haftaları arasında çocuk düşürmüş kahve bağımlısı 562 kadın ile sağlıklı olarak bebeklerini dünyaya getirmiş 953 kadının durumunu incelediklerini kaydetti.

İsveç te yapılan araştırmada, kadınların kahve, çay ve kolalı içeçiklerden aldıkları kafein miktarının araştırıldığı, bunun yanında hamilelikte risk faktörleri olan sigara, yaş, daha önceki düşükler ve sabah bulantılarının da dikkate alındığı ifade edildi. Araştırmanın sonuçlarının, New England Tıp Dergisi nin bu haftaki sayısında yayımlanacağı bildirildi.

Makyaj Malzemeleri Kansere Neden Olabiliyor

İngiliz araştırmacılar, makyaj malzemelerinin içindeki kimyasal maddelerin deriden kana geçip tüm hücrelere ulaştığını ve yıllar içinde kansere neden olduğunu söyledi

Ülkenin önemli hastanelerinden Breakspear Hospital’ın araştırmacıları Doktor Samuel Epstein ile Kim Erickson’un araştırmalarından yola çıkılarak yazılan kitaba göre, şu anda dünya üstünde bulunan tüm makyaj malzemeleri ile şampuan ve saç spreyleri tehlikeli oranda kanser yaratma riski taşıyor.


ARAŞTIRMAYA göre, makyaj malzemelerinde bulunan kömür katranı, fenilediamin, benzen ve hatta formaldehid gibi kimyasal maddeler, on yıllar gibi rakamlarla nitelenen vadelerde kansere yol açıyor. Bu maddelerin deri üzerinden kana geçerek tüm vücuttaki hücrelere ulaştığını belirten uzmanlar, bunlardan etkilenen hücrelerin şekil değiştirerek kanser hücrelerine dönüştüğünü ifade ediyorlar.

Depresyonla ilgili ilginç bir bilgi

"Antik çağlardan beri insanlığın sorunu"
Yüzyılın hastalığı olarak nitelendirilen depresyonun antik çağlardan beri insanlığının sorunu olduğu bildirildi.

Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Psikiyatri Anabilimdalı Öğretim Üyesi Yrd. Dr. Sinan Yetkin, yaptığı açıklamada, antik çağlardan itibaren depresyon örneklerine ait kayıtlar bulunduğuna, Manisa'nın Sipil Dağı'nda yer alan Niobe'nin taş yüzü depresyon sembolize ettiğini ifade etti.

Homeros'ın 3 bin yıl öncesinde yazdığı İlyada destanında Kral Ajax'ın aşırı hareketli durumu ile düş kırıklığı, çökkünlükleri, hızlı döngüsel geçişlerinden ve intihar etmesinden bahsedildiğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Yetkin, şunları söyledi:

''Bu da olasılıkla hızlı siklus gösteren manikdepresif duruma ilk örnektir. Samuel'in kutsal kitabında Kral Saul'un öyküsünde depresif bir sendrom tanımlanmıştır. Depresyonun ona eziyet vermek için tanrı tarafından gönderilen kötü bir ruh olduğu belirtilmiştir. Tarih öncesi dönem tedavileri içinde Troyalı Helena'nın keder ve üzüntüleri azaltmak için nepenthes adlı bitkiden elde edilen bir morfin türevini antidepresan amaçlı kullandığı bildirilir. Bu belki de depresyonun kaydedilmiş en eski farmakolojik tedavisidir.''

HİPOKRAT'A GÖRE

Tıbbın babası olarak nitelendirilen Hipokrat'ın depresyon gibi ruhsal fenomenlerin beyinden kaynakladığını söylediğini kaydeden Yetkin, şöyle devam etti:

''Hipokrat'a göre, beynin balgam ve safradan etkilendiğini, balgamın etkilediği kişilerin sakin kişiler olmasına rağmen safranın etkilediği kişileri ise sakin durmadıklarını, daima şaka yaptıkları, hileye başvurduklarını tanımlamıştır. Melankolinin aşırı miktarda barsak ve dalakta biriken kara safra ile oluştuğu, toksit olan bu maddenin beyni etkilediğinden bahsetmiştir. Melankolinin uzun süreli stres yaratıcı durumlarda ortaya çıktığını söylemiştir.

Efesli Soranus hastaların tedavisinde bugün lityum içerdiğini bildiğimiz kaynak sularını kullanmıştır. Türk ve Arap dünyasında ise İbni Sina ve İshak İbni İbram gibi hekimler bu konuda önemli gelişim göstermişlerdir.''

DEPRESYONDAN KORUNMAK İÇİN

Deprasyondan korunmak için genel yaşam koşullarının iyileştirilmesinin çok önemli olduğunu sözlerine ekleyen Yetkin, ''Binlerce yıllardır var olan depresyon konusunda maalesef günümüz insanının birçoğunun yeterli bilgisi yok. Kültür seviyesi arttıkça hastalığın tedavisi için tıbbi yardım alanların sayısı artıyor'' dedi.

Bayramda sulu yemekler yemeye özen gösterin

Hamur işi tatlılar yerine sütlü ve meyveli tatlıları tercih edin...

Türkiye Diyetisyenler Derneği Başkanı Sacide Gümüşel, Ramazan Bayramı'nda aşırı miktarda yemek yeme sonucu sindirim sisteminde birçok problem meydana gelebileceğini söyledi. Sadice Gümüşel, hamur işi tatlılar yerine sütlü veya meyveli tatlıların tercih edilmesini, sulu besinlerin tüketilmesi gerektiğini ifade etti.

Dernek Genel Merkezi'nde bir açıklama yapan Sacide Gümüşel, bayramda genel eğilimin daha fazla yemek yeme yönünde olduğuna dikkat çekerek, fazla miktarda yemek yemenin sindirim kanalında mide gerginliği, gaz şikayetleri ve diyara gibi şikayetlerin arttığını belirtti.

Ramazan'da metabolizmada bazı değişiklikler meydana geldiğini ifade eden Gümüşel, "Ramazan boyunca su tüketiminde azalma olur, suya daha fazla ihtiyaç olduğundan sulu besinler tercih edilmeli." dedi. Ağır tatlılar yerine sütlü ve meyveli tatlıların tercih edilmesi gerektiğini vurgulayan Gümüşel, öğün atlamadan dengeli ve sağlıklı beslenmenin sürdürülmesi gerektiğini dile getirdi.

Bayramda ikram edilen şeker ve çikolataların fazlalığına değinen Gümüşel, tüketimin artması nedeniyle kısa mesafeleri araçla değil, yürüyerek gitmenin önemli olduğuna dikkat çekti. Sadice Gümüşel, "Bayramda fiziksel aktiviteyi artırmak gerekiyor. Sağlıklı beslenme düzeninde haftada otuz kırk dakika yürüyerek kan şekeri düzeyinin düşmesini, kolesterolün azalmasını sağlayabiliriz. Aktivite sırasında enerji harcandığımız için fazla kilolardan da kurtulmuş oluyoruz" şeklinde konuştu.

Diyabeti ve hipertansiyonu olan hastaların dengeli ve sağlıklı beslenmeye daha fazla dikkat etmeleri gerektiğini dile getiren Gümüşel, aşırı yeme sonucu mide gerginliğine ve tansiyon yükselmesine neden olduğunu söyledi.