Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Levent Tabak, soğuk algınlığına yakalanmamak için hasta kişilerle temas sonrası ellerin yıkanması, fark edilmeden alınabilecek virüslerin bulaştırılmaması için parmakların burun ve gözlerden uzak tutulması gerektiğini bildirdi.
VKV Amerikan Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümünden Prof. Dr. Levent Tabak, havaların soğumasıyla kış hastalıklarının yavaş yavaş ortaya çıktığını, bunların çoğunluğunun mikrobik hastalıklar olduğunu belirtti.
Kış aylarında havanın soğuması, hava kirliliğinin artması, toplu ve sıkışık ortamlarda yaşanılması ve özellikle çocukların maruz kaldığı soğuk algınlığının sürekli bulaşması sonucunda hastalık oranının da arttığını anlatan Prof. Dr. Tabak, farklı özelliklere sahip kış hastalıklarının her birinin tedavisinin farklı olduğunu, önlem alınmadığı takdirde bu hastalıklardan bazılarının ölümcül olabildiğini kaydetti.
Prof. Dr. Tabak, burun akıntısı, hapşırık, tat ve koku alma duyularında azalma, boğazda gıcık hissi, öksürük, bebeklerde ve çocuklarda sıklıkla ateş ve sigara kullananlarda yakınmalarla baş gösteren soğuk algınlığının tedavisinde kafein içeren kahve, çay veya kolalı ve alkollü içecekler ile sigara kullanımından kaçınılması uyarısında bulundu.
Özellikle hastalığın ilk birkaç günü soğuk algınlığı olan kişilerden uzak durulmasını öneren Prof. Dr. Tabak, şöyle devam etti:
''Soğuk algınlığı olan kişiyle temas sonrası eller yıkanmalıdır. Hasta kişi eğer çocuk ise oyun sonrası oyuncakları da yıkanmalıdır. Fark edilmeden alınabilecek virüslerin bulaştırılmaması için parmaklar burun ve gözlerden uzak tutulmalıdır. Banyoda sağlıklı kişiler için ikinci bir havlu bulundurulmalıdır. Sinüslerinizin kurumaması için yaşanılan ortamın nemine dikkat edilmelidir.''
Prof. Dr. Tabak, soğuk algınlığından korunmaya yönelik henüz bir aşı geliştirilmediğini, pek çok soğuk algınlığı tipi için tek bir aşı geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıldığını kaydetti.
Soğuk algınlığı geçiren kişinin öksürme veya hapşırma sırasında ağız ve burnunu mendille kapatması ve ellerin yıkanması uyarısında bulunan Prof. Dr. Tabak, soğuk algınlığı yakınmalarında çok şiddetli yüksek ateş, kulak ağrısı, şiddetlenen öksürük ile kronik akciğer hastalığında alevlenme gibi etkiler görülüyorsa doktora danışılması gerektiğini vurguladı.
24 Ekim 2008 Cuma
Andropoz
Erkeklerde ilerleyen yaşla ortaya çıkan erkeklik hormonu seviyesinde düşüş ve buna bağlı meydana çıkan bazı sorunların oluşturduğu genel tabloya verilen isimdir. 30 yaşından sonra başlayan ve genellikle erkeklik hormonu “testosteron” düzeyinin her yıl %1-2 oranında düşmesi ile karakterize bu durum kadınlardaki menapoz gibi yumurtalıkların kadınlık hormonu “östrojen” üretimini hızla ve tama yakın biçimde kesmeleri ile birebir örtüşmediğinden erkeklerdeki tablonun “andropoz” olarak adlandırılmasına bazı bilimsel çevrelerden itirazlar gelmiştir. 30 yaşından sonra başlayan ve genellikle erkeklik hormonu “testosteron” düzeyinin her yıl %1-2 oranında düşmesi ile karakterize bu durum kadınlardaki menapoz gibi yumurtalıkların kadınlık hormonu “östrojen” üretimini hızla ve tama yakın biçimde kesmeleri ile birebir örtüşmediğinden erkeklerdeki tablonun “andropoz” olarak adlandırılmasına bazı bilimsel çevrelerden itirazlar gelmiştir.
Testosteron (erkeklik hormonu) seviyeleri yaşla birlikte düşer.
30 y dan sonra total testosteron yılda %1-2 düşer.
Serbest testosteron düzeyleri yaşla birlikte daha hızlı düşüş gösterir.
70 y gurubunun %30 da total testosteron düzeyi genç referans düzeylerinin altındadır.
70 y gurubunun %50 de serbest testosteron düzeyi genç referans düzeylerinin altındadır.
Testosteron eksikliği olan erkeklerde
Cinsel istek “libido” azalır ve ereksiyon bozukluğu ortaya çıkar.
Kas kitlesi ve kas gücü azalır.
Deri altı ve karın içi yağ dokusu artar.
Kemik erimesine bağlı bel ağrısı ve kırıklar meydana gelebilir.
Vücut kılları azalır.
Enerjik olma ve kendini iyi hissetme duygusu azalır, duygulanım bozuklukları ortaya çıkar.
Göğüslerde büyüme “jinekomasti” ortaya çıkar.
Normal testosteron düzeylerinde testosteron seviyesi ile cinsel fonksiyonlar arasında bir korelasyon yoktur.
Yaşla birlikte testosteron düzeyi düşük erkeklerde ortaya çıkan ereksiyon bozukluğu genellikle birden fazla sebebe bağlıdır.
Testosteron düzeyi düşük erkeklerde kardiyovasküler hastalıklardan ölüm riskinin normal testosteron düzeyi olan erkeklerden 1.38 kat daha fazla olduğu ve bunun da istatistiki olarak anlamlı olduğu gösterilmiştir.
60 yaş ve üstünde kemik erimesine bağlı kırık sıklığı % 2.2.
Amerika da bu tip kırıkların sisteme maliyeti 3 milyar dolar civarında
50 y daki bir erkeğin yaşam boyunca kırık olasılığı %13 olup bunun %6'sı kalça ve %5'i omurga kırığıdır.
Tanı koymak için bahsedilen yakınma ve belirtiler düşündürücü olmalı.
Düşük testosteron yada biolojik olarak aktif testosteron düzeyi düşüklüğü gösterilmelidir.
Kendini sağlıklı hissetmeme
Kas ve eklem ağrıları
Terleme
Uyku bozuklukları
Uyku ihtiyacında artma
Huzursuzluk
Sinirlilik
Anksiyete
Yorgunluk
Kas kuvvetinde azalma
Depressif ruh hali
Motivasyon yokluğu veya ölüm isteği
Sakal çıkmasında azalma
Cinsel potens azalması
Sabah ereksiyonlarının sıklığında azalması
Cinsel istek (libido) azalması gibi belirtiler olabilir.
AMS Sorgulama Formu (Aging Male Survey)
Aşağıdakilerden hangisi sizin şu anki şikayetlerinizi en iyi tarif etmektedir? Her yakınma için uygun olan kutucuğu
işaretleyiniz. Eğer belirtilen şikayet sizde bulunmuyor ise “yok” seçeneğini işaretleyiniz.
yok 1
hafif 2
orta 3
şiddetli 4
Çok şiddetli 5
şeklinde değerlendirilir.
1. Genel iyilik hissinde azalma (genel sağlık durumu,
kendine dair hisler)
2. Eklem ve kas ağrısı (Bel ağrısı, eklem ağrısı, kol ve
bacaklarda ağrı ve yaygın sırt ağrısı)
3. Aşırı terleme (beklenmedik/ani terleme atakları,
zorlanmadan bağımsız olarak sıcak basması)
4. Uyku problemleri (uykuya dalmada zorluk, derin
uyumada zorluk, erken uyanma ve yorgunluk hissi, yetersiz
uyku, uykusuzluk)
5. Uyku ihtiyacında artma, sık sık yorgun hissetme
6. Alınganlık (Saldırganlık hali, küçük şeylerden kolay
etkilenme, karamsarlık)
7. Sinirlilik (Gerginlik, huzursuzluk, yerinde duramama)
8. Endişe (Panik hissi)
9. Bedensel bitkinlik/Canlılığın kaybolması (Genel
performans düşüşü, aktivite azalması, boş zamanlarında
yaptığı aktivitelere ilginin azalması, daha az iş bitirme ve
haha az şey elde etme hissi, faaliyet üstlenmek için kendini
zorlamak zorunda kalma)
10. Kas gücünde azalma (Güçsüz hissetme)
11. Depresif ruh hali (Çökkünlük, üzgün olma, her an
gözleri dolacak gibi olma, motivasyon eksikliği, değişken ruh
hali, her şeyin boş olduğunu hissetme)
12. En iyi zamanlarının geride kaldığı hissi
13. Kendini tükenmiş ve dibe vurmuş hissetmek
14. Sakal büyümesinde azalma
15. Seks yapma gücü ve sıklığında azalma
16. Sabah sertliği sayısında azalma
17. Cinsel istekte/şehvette azalma (seksten alınan zevkte
azalma, cinsel birleşme için isteğin azalması)
Başka ciddi bir şikayetiniz var mı? Evet – Hayır Varsa belirtiniz.
Sorgulama formu değerlendirmesi ile orta ve ağır düzeyde semptomatik (AMS skoru 37 ve üstünde) olan hastalarda biyokimyasal değerlendirmeye geçilmektedir.
Normal testosteron düzeyi 300-1000ng/dl
350 ng/dl üzeri normal
250-350 arası gri zon
250 ng/dl altı tedavi gerekli
Kan örneği sabah 7-10 arası alınmalı
Gri zonda biolojik olarak aktif testosteron düzeyi araştırılmalıdır.
Yada bu hastalara 3 aylık deneme amaçlı testosteron tedavisi verilebilir.
Testosteron Tedavisinin kesin uygun olmadığı durumlar şunlardır.
Tedavi edilmemiş (kür) prostat kanseri
Meme kanseri
Aşırı kan hücresi bulunduğu durum
(Htc 55'den büyükse)
Testosteron tedavisinin nisbi olarak uygun olmadığı durumlar,
Htc 50 den büyükse
Tedavi edilmemiş uyku apnesi varsa
İleri derecede kalp yetmezliği varsa
Tedavi edilmemiş, büyümüş prostata bağlı idrar yolu tıkanıklığı mevcutsa
Yakınmalarda düzelme olup olmadığının izlenmesi
Tedavinin başlamasından sonra 1-3 ay arayla testosteron düzeyi takibi
3 aylık aralarla hemoglobin hematokrit düzeylerinin takibi
Yılda bir kan lipid profilinin incelenmesi
Rutin prostat testleri yılda 1-2 kez (PSAtotal ve free, DRE) takipte gereklidir.
Herkese sağlıklı ve mutlu uzun bir ömür dileğiyle...
Testosteron (erkeklik hormonu) seviyeleri yaşla birlikte düşer.
30 y dan sonra total testosteron yılda %1-2 düşer.
Serbest testosteron düzeyleri yaşla birlikte daha hızlı düşüş gösterir.
70 y gurubunun %30 da total testosteron düzeyi genç referans düzeylerinin altındadır.
70 y gurubunun %50 de serbest testosteron düzeyi genç referans düzeylerinin altındadır.
Testosteron eksikliği olan erkeklerde
Cinsel istek “libido” azalır ve ereksiyon bozukluğu ortaya çıkar.
Kas kitlesi ve kas gücü azalır.
Deri altı ve karın içi yağ dokusu artar.
Kemik erimesine bağlı bel ağrısı ve kırıklar meydana gelebilir.
Vücut kılları azalır.
Enerjik olma ve kendini iyi hissetme duygusu azalır, duygulanım bozuklukları ortaya çıkar.
Göğüslerde büyüme “jinekomasti” ortaya çıkar.
Normal testosteron düzeylerinde testosteron seviyesi ile cinsel fonksiyonlar arasında bir korelasyon yoktur.
Yaşla birlikte testosteron düzeyi düşük erkeklerde ortaya çıkan ereksiyon bozukluğu genellikle birden fazla sebebe bağlıdır.
Testosteron düzeyi düşük erkeklerde kardiyovasküler hastalıklardan ölüm riskinin normal testosteron düzeyi olan erkeklerden 1.38 kat daha fazla olduğu ve bunun da istatistiki olarak anlamlı olduğu gösterilmiştir.
60 yaş ve üstünde kemik erimesine bağlı kırık sıklığı % 2.2.
Amerika da bu tip kırıkların sisteme maliyeti 3 milyar dolar civarında
50 y daki bir erkeğin yaşam boyunca kırık olasılığı %13 olup bunun %6'sı kalça ve %5'i omurga kırığıdır.
Tanı koymak için bahsedilen yakınma ve belirtiler düşündürücü olmalı.
Düşük testosteron yada biolojik olarak aktif testosteron düzeyi düşüklüğü gösterilmelidir.
Kendini sağlıklı hissetmeme
Kas ve eklem ağrıları
Terleme
Uyku bozuklukları
Uyku ihtiyacında artma
Huzursuzluk
Sinirlilik
Anksiyete
Yorgunluk
Kas kuvvetinde azalma
Depressif ruh hali
Motivasyon yokluğu veya ölüm isteği
Sakal çıkmasında azalma
Cinsel potens azalması
Sabah ereksiyonlarının sıklığında azalması
Cinsel istek (libido) azalması gibi belirtiler olabilir.
AMS Sorgulama Formu (Aging Male Survey)
Aşağıdakilerden hangisi sizin şu anki şikayetlerinizi en iyi tarif etmektedir? Her yakınma için uygun olan kutucuğu
işaretleyiniz. Eğer belirtilen şikayet sizde bulunmuyor ise “yok” seçeneğini işaretleyiniz.
yok 1
hafif 2
orta 3
şiddetli 4
Çok şiddetli 5
şeklinde değerlendirilir.
1. Genel iyilik hissinde azalma (genel sağlık durumu,
kendine dair hisler)
2. Eklem ve kas ağrısı (Bel ağrısı, eklem ağrısı, kol ve
bacaklarda ağrı ve yaygın sırt ağrısı)
3. Aşırı terleme (beklenmedik/ani terleme atakları,
zorlanmadan bağımsız olarak sıcak basması)
4. Uyku problemleri (uykuya dalmada zorluk, derin
uyumada zorluk, erken uyanma ve yorgunluk hissi, yetersiz
uyku, uykusuzluk)
5. Uyku ihtiyacında artma, sık sık yorgun hissetme
6. Alınganlık (Saldırganlık hali, küçük şeylerden kolay
etkilenme, karamsarlık)
7. Sinirlilik (Gerginlik, huzursuzluk, yerinde duramama)
8. Endişe (Panik hissi)
9. Bedensel bitkinlik/Canlılığın kaybolması (Genel
performans düşüşü, aktivite azalması, boş zamanlarında
yaptığı aktivitelere ilginin azalması, daha az iş bitirme ve
haha az şey elde etme hissi, faaliyet üstlenmek için kendini
zorlamak zorunda kalma)
10. Kas gücünde azalma (Güçsüz hissetme)
11. Depresif ruh hali (Çökkünlük, üzgün olma, her an
gözleri dolacak gibi olma, motivasyon eksikliği, değişken ruh
hali, her şeyin boş olduğunu hissetme)
12. En iyi zamanlarının geride kaldığı hissi
13. Kendini tükenmiş ve dibe vurmuş hissetmek
14. Sakal büyümesinde azalma
15. Seks yapma gücü ve sıklığında azalma
16. Sabah sertliği sayısında azalma
17. Cinsel istekte/şehvette azalma (seksten alınan zevkte
azalma, cinsel birleşme için isteğin azalması)
Başka ciddi bir şikayetiniz var mı? Evet – Hayır Varsa belirtiniz.
Sorgulama formu değerlendirmesi ile orta ve ağır düzeyde semptomatik (AMS skoru 37 ve üstünde) olan hastalarda biyokimyasal değerlendirmeye geçilmektedir.
Normal testosteron düzeyi 300-1000ng/dl
350 ng/dl üzeri normal
250-350 arası gri zon
250 ng/dl altı tedavi gerekli
Kan örneği sabah 7-10 arası alınmalı
Gri zonda biolojik olarak aktif testosteron düzeyi araştırılmalıdır.
Yada bu hastalara 3 aylık deneme amaçlı testosteron tedavisi verilebilir.
Testosteron Tedavisinin kesin uygun olmadığı durumlar şunlardır.
Tedavi edilmemiş (kür) prostat kanseri
Meme kanseri
Aşırı kan hücresi bulunduğu durum
(Htc 55'den büyükse)
Testosteron tedavisinin nisbi olarak uygun olmadığı durumlar,
Htc 50 den büyükse
Tedavi edilmemiş uyku apnesi varsa
İleri derecede kalp yetmezliği varsa
Tedavi edilmemiş, büyümüş prostata bağlı idrar yolu tıkanıklığı mevcutsa
Yakınmalarda düzelme olup olmadığının izlenmesi
Tedavinin başlamasından sonra 1-3 ay arayla testosteron düzeyi takibi
3 aylık aralarla hemoglobin hematokrit düzeylerinin takibi
Yılda bir kan lipid profilinin incelenmesi
Rutin prostat testleri yılda 1-2 kez (PSAtotal ve free, DRE) takipte gereklidir.
Herkese sağlıklı ve mutlu uzun bir ömür dileğiyle...
Menopozda diyet nasıl olmalı ?
Hanımların menopoza girmesiyle kendi aralarında yaptıkları gün adı verilen toplantıları da artmakta ve bu toplantılarda çok yüksek kalorili ve yağlı yiyecekler tüketilmektedir. Bunların yerine daha düşük kalori, lif ve az yağ içeren ve besin değeri çok daha iyi olan;
Kısır, Mercimekli köfte, Patates salatası, Sebzeli börekler, Yağsız meyveli kekler, Sütlü tatlı, Aşure, Kabak tatlısı, İncir tatlısı olabilir.
Kalsiyum İhtiyacını Sağlayan Diyet Örneği(1)
Kahvaltı: Az şekerli bitki çayı
1–2 avuç dolusu çökelek veya lor
1 yemek kaşığı pekmez
1 dilim kepekli ekmek
Domates, maydanoz...
Kuşluk:10 adet çilek
Öğle:1 porsiyon az yağlı sebze yemeği
Yarım porsiyon bulgur pilavı
Yarım kâse az yağlı yoğurt
Az yağlı salata
İkindi: 1 dilim yağsız meyveli kek veya 1 porsiyon kısır
Akşam: 250 gr. ızgara balık veya 1 porsiyon kuru fasulye
Yarım kâse yoğurt
1–2 dilim kepekli ekmek
Az yağlı yeşil salata
Gece: 1 bardak süt
2 adet ceviz
2 adet kuru incir
• Enerji:1500–1600 kal Kalsiyum:1000–1400 mg
Kalsiyum İhtiyacını Sağlayan Diyet Örneği(2)
Kahvaltı:1 kâse tarhana çorbası
1–2 yemek kaşığı kepek
1 portakal veya greyfurt
Veya:1 bardak süt
2–3 yemek kaşığı tahin-pekmez
1–2 dilim kepekli ekmek
Portakal
Kuşluk:1 elma
Öğle:1 porsiyon yaprak sarması veya dolma
Yarım kâse diyet yoğurt
1kase mercimek çorbası
İkindi:1 bardak ayran
Akşam: Yarım tavukgöğsü veya yumurtalı ıspanak
Az yağlı yeşil salata
1–2 dilim sebzeli börek
1 kâse cacık
Gece:1–2 meyve
Enerji:1600–1700 kal. Kalsiyum:1200–1500 mg.
Kısır, Mercimekli köfte, Patates salatası, Sebzeli börekler, Yağsız meyveli kekler, Sütlü tatlı, Aşure, Kabak tatlısı, İncir tatlısı olabilir.
Kalsiyum İhtiyacını Sağlayan Diyet Örneği(1)
Kahvaltı: Az şekerli bitki çayı
1–2 avuç dolusu çökelek veya lor
1 yemek kaşığı pekmez
1 dilim kepekli ekmek
Domates, maydanoz...
Kuşluk:10 adet çilek
Öğle:1 porsiyon az yağlı sebze yemeği
Yarım porsiyon bulgur pilavı
Yarım kâse az yağlı yoğurt
Az yağlı salata
İkindi: 1 dilim yağsız meyveli kek veya 1 porsiyon kısır
Akşam: 250 gr. ızgara balık veya 1 porsiyon kuru fasulye
Yarım kâse yoğurt
1–2 dilim kepekli ekmek
Az yağlı yeşil salata
Gece: 1 bardak süt
2 adet ceviz
2 adet kuru incir
• Enerji:1500–1600 kal Kalsiyum:1000–1400 mg
Kalsiyum İhtiyacını Sağlayan Diyet Örneği(2)
Kahvaltı:1 kâse tarhana çorbası
1–2 yemek kaşığı kepek
1 portakal veya greyfurt
Veya:1 bardak süt
2–3 yemek kaşığı tahin-pekmez
1–2 dilim kepekli ekmek
Portakal
Kuşluk:1 elma
Öğle:1 porsiyon yaprak sarması veya dolma
Yarım kâse diyet yoğurt
1kase mercimek çorbası
İkindi:1 bardak ayran
Akşam: Yarım tavukgöğsü veya yumurtalı ıspanak
Az yağlı yeşil salata
1–2 dilim sebzeli börek
1 kâse cacık
Gece:1–2 meyve
Enerji:1600–1700 kal. Kalsiyum:1200–1500 mg.
16 Ekim 2008 Perşembe
Beyaz şarap da ‘kırmızı kadar sağlığa yararlı’
Kırmızı şarabın sağlığa yararlı olduğu halihazırda biliniyor. Yeni bir araştırmada beyaz şarabın da kırmız şarap kadar yararlı olduğu ileri sürüldü.
Yemekle birlikte İtalyan beyaz şarabı içirilen fareler sadece su verilen farelere kıyasla daha az kalp kirizi geçirdi.
Beyaz şarabın faydaları kırmızı şarap verilen havanlardakiyle benzerlik gösterdi.
Kırmızı şarapta bulunan ve üzümün kabuğundan çıkan resveratrol maddesi genelde “Fransız çelişkisi” olarak tanımlanıyor. Bunun nedeni ise Fransızların çok yağlı yemek yemelerine karşın kalp hastalığı oranının düşük olması.
Ancak üzümün kabuğundan değil de etli kısmından yapılan beyaz şarapta resveratrol maddesi bulunmuyor.
Laboratuar testleri beyaz şarabın kalp hücrelerinde baston şeklinde olan ve enerji üreten “güç kaynağı” mitokondrileri koruduğu ortaya çıktı.
ABD Connecticut Üniversitesi Moleküler Biyoloğu Dipak Das, “Üzümün etli kısmı da kabuğu ile aynı işi görüyor. Günde bir ya da iki kadeh beyaz şarabın da aynen kırmızı şarap gibi yararlı olduğunu söyleyebiliriz,” dedi.
Yemekle birlikte İtalyan beyaz şarabı içirilen fareler sadece su verilen farelere kıyasla daha az kalp kirizi geçirdi.
Beyaz şarabın faydaları kırmızı şarap verilen havanlardakiyle benzerlik gösterdi.
Kırmızı şarapta bulunan ve üzümün kabuğundan çıkan resveratrol maddesi genelde “Fransız çelişkisi” olarak tanımlanıyor. Bunun nedeni ise Fransızların çok yağlı yemek yemelerine karşın kalp hastalığı oranının düşük olması.
Ancak üzümün kabuğundan değil de etli kısmından yapılan beyaz şarapta resveratrol maddesi bulunmuyor.
Laboratuar testleri beyaz şarabın kalp hücrelerinde baston şeklinde olan ve enerji üreten “güç kaynağı” mitokondrileri koruduğu ortaya çıktı.
ABD Connecticut Üniversitesi Moleküler Biyoloğu Dipak Das, “Üzümün etli kısmı da kabuğu ile aynı işi görüyor. Günde bir ya da iki kadeh beyaz şarabın da aynen kırmızı şarap gibi yararlı olduğunu söyleyebiliriz,” dedi.
Cep telefonunun sağlığa muhtemel zararları
Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi'nin (CIRC) yaptığı kapsamlı bir araştırmanın ilk sonuçlarının, cep telefonlarının sağlığa zararlı olduğunu gösterdiği bildirildi.
Belçika'nın yüksek tirajlı gazetelerinden "Le Soir", bugünkü baskılarında manşetten verdiği haberde, CIRC'nin 13 ülkede yaptığı çalışma ve araştırmaların ilk sonuçlarını açıkladı.
Merkezin araştırma sonuçlarının, cep telefonlarının sağlığa zararlı olduğuna ilişkin iddiaları teyit ettiğini yazan gazete, bilimsel verilerin son derece endişe verici olduğunu belirtti.
Gazetenin aktardığı araştırma sonuçlarına göre, 10 yıl cep telefonu kullanan kişiler için kanser hastalığına yakalanma olasılığı "önemli oranda" artıyor.
Araştırma sorumlularından Elisabeth Cardis, bu sonuçları açıklarken, "temkinli olmak" gerektiğini, devletlerden, sigaranın zararlarına karşı alınan önlemleri cep telefonlarına karşı da öngörmelerinin henüz talep edilmediğini
belirtti.
Cardis, "bugünkü mevcut bilgi ve verilerin, çocuklardan cep telefonlarını mümkün olduğu kadar az ve makul ölçülerde kullanmalarının istenmesini, sabit telefonlara öncelik verilmesini gerektirdiğini" ifade etti.
Cep telefonlarına ilişkin, binlerce hasta üzerinde sürdürülen araştırmaların kesin sonuçlarının gelecek yıl ayrıntılı olarak açıklanacağı, basına yansıyan ilk sonuçların "abartılmaması ve temkinli bir şekilde analiz edilmesi gerektiği", bunların ilk aşamada "kamuoyu için değil bilim adamları için açıklandığı" bildirildi.
Belçika'nın yüksek tirajlı gazetelerinden "Le Soir", bugünkü baskılarında manşetten verdiği haberde, CIRC'nin 13 ülkede yaptığı çalışma ve araştırmaların ilk sonuçlarını açıkladı.
Merkezin araştırma sonuçlarının, cep telefonlarının sağlığa zararlı olduğuna ilişkin iddiaları teyit ettiğini yazan gazete, bilimsel verilerin son derece endişe verici olduğunu belirtti.
Gazetenin aktardığı araştırma sonuçlarına göre, 10 yıl cep telefonu kullanan kişiler için kanser hastalığına yakalanma olasılığı "önemli oranda" artıyor.
Araştırma sorumlularından Elisabeth Cardis, bu sonuçları açıklarken, "temkinli olmak" gerektiğini, devletlerden, sigaranın zararlarına karşı alınan önlemleri cep telefonlarına karşı da öngörmelerinin henüz talep edilmediğini
belirtti.
Cardis, "bugünkü mevcut bilgi ve verilerin, çocuklardan cep telefonlarını mümkün olduğu kadar az ve makul ölçülerde kullanmalarının istenmesini, sabit telefonlara öncelik verilmesini gerektirdiğini" ifade etti.
Cep telefonlarına ilişkin, binlerce hasta üzerinde sürdürülen araştırmaların kesin sonuçlarının gelecek yıl ayrıntılı olarak açıklanacağı, basına yansıyan ilk sonuçların "abartılmaması ve temkinli bir şekilde analiz edilmesi gerektiği", bunların ilk aşamada "kamuoyu için değil bilim adamları için açıklandığı" bildirildi.
"Bilinçli anneler normal doğum yapıyor"
Avrupa Perinatoloji Birliği Başkanı Prof. Dr. Cihat Şen, Türkiye'de sezaryenle doğum oranının çok yüksek olduğunu belirterek, "Sezaryenle doğum birkaç gün erken bile yapılsa bebeğin akciğerinin dış dünyaya uyum sağlamasında birtakım sıkıntılar yaratıyor" dedi.
Prof. Dr. Şen, Mustafa Kemal Üniversitesi'nde düzenlenen "2'nci Perinatoloji Günleri" için geldiği Hatay'da, AA muhabirine, Türkiye'de yılda 1,5 milyon doğumun meydana geldiğini, bunun yaklaşık yüzde 30-40'ının sezaryenle yapıldığını söyledi.
Türkiye'de kadınların daha kolay olarak düşündükleri sezaryenle doğumu tercih etme oranının çok fazla olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Şen, şöyle devam etti:
"Normal doğum doğal ve fizyolojik bir süreç, sezaryen ise gerektiğinde yapılan bir ameliyattır. İyi bir ekip ve doğum için tamamlanan günde işlem gerçekleştirilirse hem sezaryen hem de normal yolla doğum bebek için sağlıklı olur. Maalesef anne adayları sabırsız ve zahmete katlanmama, bir an önce doğumdan kurtulma düşüncesiyle sezaryeni tercih ediyor.
Sezaryen ile yapılan çoğu doğum, günü gelmeden, doğuma 15-20 gün kala gerçekleştiriliyor. Oysa sezaryenle doğum birkaç gün erken bile yapılsa bebeğin akciğerinin dış dünyaya uyum sağlamasında birtakım sıkıntılar yaratıyor. Bunun için doğumun planlı şekilde yapılması gerekiyor. Normal doğumda anne adayları günü geldiğinde sancı çekmeye başlıyor. Ancak bu ağrılı sancılı süreç bebeğin dış dünyaya uyumunu hazırlıyor. O yüzden tıbbi açıdan gerekmedikçe sezaryene başvurulmaması lazım."
Annenin normal doğumdan sonra daha kısa sürede iyileştiği, sezaryenden sonra bu sürecin daha fazla zaman aldığını bildiren Prof. Dr. Şen, ayrıca normal doğumda annenin kanama, enfeksiyon, organ ve doku hasarı riskinin sezaryene göre daha düşük olduğunu kaydetti.
"Normal doğum daha masraflı"
Son yıllarda eğitimli ve bilinçli anne adaylarının normal doğumu tercih etmeye başladığını ifade eden Prof. Dr. Şen, ancak hala istenilen düzeye gelinemediğini söyledi.
Prof. Dr. Şen, astım, tansiyon hastalığı bulunan anne adaylarının kesinlikle sezaryenle doğumu tercih etmemesi gerektiğini, ayrıca sezaryenle doğumun ikinci bebeklerde anne için risk oluşturduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Şen, Mustafa Kemal Üniversitesi'nde düzenlenen "2'nci Perinatoloji Günleri" için geldiği Hatay'da, AA muhabirine, Türkiye'de yılda 1,5 milyon doğumun meydana geldiğini, bunun yaklaşık yüzde 30-40'ının sezaryenle yapıldığını söyledi.
Türkiye'de kadınların daha kolay olarak düşündükleri sezaryenle doğumu tercih etme oranının çok fazla olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Şen, şöyle devam etti:
"Normal doğum doğal ve fizyolojik bir süreç, sezaryen ise gerektiğinde yapılan bir ameliyattır. İyi bir ekip ve doğum için tamamlanan günde işlem gerçekleştirilirse hem sezaryen hem de normal yolla doğum bebek için sağlıklı olur. Maalesef anne adayları sabırsız ve zahmete katlanmama, bir an önce doğumdan kurtulma düşüncesiyle sezaryeni tercih ediyor.
Sezaryen ile yapılan çoğu doğum, günü gelmeden, doğuma 15-20 gün kala gerçekleştiriliyor. Oysa sezaryenle doğum birkaç gün erken bile yapılsa bebeğin akciğerinin dış dünyaya uyum sağlamasında birtakım sıkıntılar yaratıyor. Bunun için doğumun planlı şekilde yapılması gerekiyor. Normal doğumda anne adayları günü geldiğinde sancı çekmeye başlıyor. Ancak bu ağrılı sancılı süreç bebeğin dış dünyaya uyumunu hazırlıyor. O yüzden tıbbi açıdan gerekmedikçe sezaryene başvurulmaması lazım."
Annenin normal doğumdan sonra daha kısa sürede iyileştiği, sezaryenden sonra bu sürecin daha fazla zaman aldığını bildiren Prof. Dr. Şen, ayrıca normal doğumda annenin kanama, enfeksiyon, organ ve doku hasarı riskinin sezaryene göre daha düşük olduğunu kaydetti.
"Normal doğum daha masraflı"
Son yıllarda eğitimli ve bilinçli anne adaylarının normal doğumu tercih etmeye başladığını ifade eden Prof. Dr. Şen, ancak hala istenilen düzeye gelinemediğini söyledi.
Prof. Dr. Şen, astım, tansiyon hastalığı bulunan anne adaylarının kesinlikle sezaryenle doğumu tercih etmemesi gerektiğini, ayrıca sezaryenle doğumun ikinci bebeklerde anne için risk oluşturduğunu kaydetti.
AB'den uyarı: "MP3 çalarınızın sesini kısın"
AB Komisyonu, milyonlarca gence uyarıda bulunarak, haftada 5 saatten fazla yüksek sesle MP3 çalarlarından müzik dinleyenlerin 5 yıl sonra kalıcı sağırlıkla karşı karşıya kalabileceklerini bildirdi.
AB Komisyonu'ndan yapılan açıklamada, bilim adamlarının yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına göre, çocuk ve gençleri giderek artan yüksek ses seviyesinden ve "kuru gürültüden" korumanın gerekliliğine işaret edilerek, "Ses kalitesi kaybı olmaksızın çok yüksek ses üretebilen yeni kuşak kişisel müzikçalarlardan kaynaklanan riskin endişe yarattığı" belirtildi.
İşitme kaybı riskinin ses düzeyine ve maruz kalınan zamana bağlı olduğu ifade edilen açıklamada, giderek daha fazla gencin bu riskle karşı karşıya olduğunun altı çizildi.
Haftada sadece 5 saat 89 desibelden daha yüksek sesle müzik dinleyenlerin, AB'nin işyerlerinde izin verdiği gürültü limitlerini çoktan aşmış olacakları belirtilen AB Komisyonu açıklamasında, daha uzun süre bu kadar yüksek seviyede müzik dinleyenlerin, 5 yıl sonra kalıcı işitme kaybı riskiyle karşı karşıya bulunacakları uyarısı yapıldı.
AB Komisyonu'nun talebi üzerine yapılan araştırmada, her gün taşınabilir müzikçalarlarından 50 milyon ila 100 milyon kişinin müzik dinlediği tahmin edilen Avrupa'daki gençlerin 5 milyon ila 10 milyonunun risk kategorisinde bulunduğu belirlendi.
AB Komisyonu'nun tüketici işlerinden sorumlu üyesi Meglena Kuneva, uzmanların tahminine göre, son dört yılda AB ülkelerinde 184 milyon ila 246 milyon taşınabilir müzikçalar satıldığını ve bunun 124 milyon ila 165 milyonunun MP3 çalar olduğunu belirterek, "Kişisel müzikçalarları ve cep telefonlarından sürekli yüksek sesle müzik dinleyen gençler için endişeliyim, belki çoğu kalıcı işitme kaybı riski bulunduğunu bilmiyor" dedi.
AB Komisyonu'ndan yapılan açıklamada, bilim adamlarının yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına göre, çocuk ve gençleri giderek artan yüksek ses seviyesinden ve "kuru gürültüden" korumanın gerekliliğine işaret edilerek, "Ses kalitesi kaybı olmaksızın çok yüksek ses üretebilen yeni kuşak kişisel müzikçalarlardan kaynaklanan riskin endişe yarattığı" belirtildi.
İşitme kaybı riskinin ses düzeyine ve maruz kalınan zamana bağlı olduğu ifade edilen açıklamada, giderek daha fazla gencin bu riskle karşı karşıya olduğunun altı çizildi.
Haftada sadece 5 saat 89 desibelden daha yüksek sesle müzik dinleyenlerin, AB'nin işyerlerinde izin verdiği gürültü limitlerini çoktan aşmış olacakları belirtilen AB Komisyonu açıklamasında, daha uzun süre bu kadar yüksek seviyede müzik dinleyenlerin, 5 yıl sonra kalıcı işitme kaybı riskiyle karşı karşıya bulunacakları uyarısı yapıldı.
AB Komisyonu'nun talebi üzerine yapılan araştırmada, her gün taşınabilir müzikçalarlarından 50 milyon ila 100 milyon kişinin müzik dinlediği tahmin edilen Avrupa'daki gençlerin 5 milyon ila 10 milyonunun risk kategorisinde bulunduğu belirlendi.
AB Komisyonu'nun tüketici işlerinden sorumlu üyesi Meglena Kuneva, uzmanların tahminine göre, son dört yılda AB ülkelerinde 184 milyon ila 246 milyon taşınabilir müzikçalar satıldığını ve bunun 124 milyon ila 165 milyonunun MP3 çalar olduğunu belirterek, "Kişisel müzikçalarları ve cep telefonlarından sürekli yüksek sesle müzik dinleyen gençler için endişeliyim, belki çoğu kalıcı işitme kaybı riski bulunduğunu bilmiyor" dedi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)